Ekim ayı sayımızda size “Dolara Teknik Bakış” yazımı yazarken USD / TL Kuru 3,48 idi. Bu yazıyı kaleme aldığım sırada kur 3,92 seviyelerinde seyrediyordu. TL’nin son iki aydaki değer kaybı yüzde 12,64’e ulaştı.
Yapısal reformları gerçekleştirmez, katma değerli ürün üretimi yapmaz ve cari açığı önleyemezsek, Merkez Bankası’nı (TCMB) bağımsız bırakmazsak, dışardan borç almaya devam edersek, kamu harcamalarını iyi yönetemez ve açıklarını arttırırsak, enflasyonu düşüremez ve sabit tutamazsak, üretimi artıramaz ve işsizliği önleyemezsek, tüm dünyayla olumsuz ilişkiler içerisine girersek bu konuda işimiz zor gözüküyor.
USD/TL. grafiğine bakıldığında, zaten ülke para birimimizin dolar karşısında değer kazandığını göremeyiz. Katma değerli ürün üretmeyen, dünya markası ürünü olmayan ve petrol gibi yeraltı kaynakları bulunmayan bir ülkenin para biriminin değer kazanması eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur.
Son 5 yıldaki duruma ayrıntılı bir göz atalım;
Yıllar
USD TL Kuru
Değişim (%)
YıllıkEnflasyon (%)
YıllıkFaiz (%)
2013
2,1549
7,4
10,1
2014
2,3187
-7,6
8,2
8,0
2015
2,9172
-25,8
8,8
11,2
2016
3,5235
-20,8
8,5
10,6
28.11.2017
3,9200
-11,3
11,9
14,0
2017 / 2013
-82,3
2017 yılı ile 2013 yılı karşılaştırıldığında ülke paramızın dolar karşısında değer kaybı %82,3 olarak gözükmektedir ve en büyük değer kayıplarını 2015 ve 2016 yılları arasında yaşamıştır. Bunun yanında enflasyondaki artış da 4,5 puana ulaşmış durumdadır. Ülke paramızın değer kaybına uğraması, dışarıdan aldığımız ürünlere (ülkemiz ham madde ve yarı mamül ürünlerde dışarıya bağımlıdır) daha fazla para vermemiz anlamına gelmektedir ki, bu da fiyatların artmasına yani enflasyonun artmasına neden olmaktadır. Enflasyon artınca iç piyasada fiyatlar yükselir ve bizlerin alım düzeyi düşer. Fiyat artışlarıyla birlikte faizler artar. Yatırımcı yatırım yapmak yerine parasını mevduatta değerlendirmeyi seçer. Genç nesil iş bulamaz, işsizlik artmaya başlar ve dolayısıyla gelirlerimiz yine azalır. Üretim olmayınca dışarıya daha da bağımlı hale geliriz. Sizin anlayacağınız bu bir sarmaldır ve bu sarmalı tersine döndüremezsek hayatımızı olumsuz etkilemeye, hatta geleceğimizi olumsuz etkilemeye devam edecektir. Hiç kimse gelişmekte olan ülkelerde de durum aynı masalını anlatmaya kalkmasın. Durum hiç de öyle değil. Hindistan para biriminin 5 yıllık değer kaybı sadece %5 ve son 25 yılda milli gelir bazında dünya pastasından aldığı pay %4,5’lerden %7,5‘lere çıkmış durumda. Yani Hintliler dünya pastasından bir dilim yerken, şimdi iki dilim yiyorlar. Görülüyor ki, ülke para birimlerinin dolar karşısındaki değer kaybı karşılaştırmasında birinciliği yine kimseye kaptırmamış durumdayız.
1 USD =
2013
22.11.2017
Değişim (%)
Hindistan
61,845
64,9212
-5,0
Çekya - Korona
19,9468
21,6951
-8,8
Endonezya - Rupi
12,261
13,523
-10,3
PolonyaZloti
3,0167
3,5872
-18,9
G. Afrika -
10,5304
13,9323
-32,3
Brezilya - Real
2,3765
3,2507
-36,8
Meksika - Pezo
13,0563
18,817
-44,1
Rusya - Ruble
32,5794
58,8491
-80,6
Türkiye - TL
2,1549
3,9500
-83,3
TL HariçOrtalama
-29,6
Şimdi gözler 4 Aralık tarihinde ABD’de yapılacak Reza Zarrab davasına çevrilmiş durumda. ABD kendisini tanık olarak açıkladı. Dava ABD’nin İran’a uyguladığı ambargonun delinmesi iddiasıyla yapılıyor. Bazı Türk bankalarının da bu delinmede rolü olduğu ve aracılık ettikleri konuşuluyor. Bu nedenle ülkemize yaptırımlar uygulanabileceği konuşuluyor. Alın size TL’ye bir olumsuz etki daha.
Daha bitmedi, önümüzdeki bir yıl içerisinde 170 milyar Dolar vadesi gelecek olan döviz borcumuz ve 40 milyar Dolar da cari açığımız var. Yani toplam 210 milyar Dolara ihtiyacımız var. Eninde sonunda dışarıdan bu borcu bulmak zorundayız.
Bu şartlarda Dolar düşer mi sizce ne dersiniz? Bir akılda siz verin…….
YORUMLAR