Soru: Çok param var, bir okul açmayı düşünüyorum, ne dersin; kâr eder miyim?
Yanıt: Başarabiliyorsan eğer ‘Öğrenen Okul’ aç; belki kâr etmezsin ama sermayeden de yemezsin…
…
Her okul bir şeyler öğretir.
Ama her okulda sadece iyi şeyler öğrenilmez!
Nazi kasaplarını yetiştirmiş okulları düşünün mesela. Onlar da vaktiyle kendi çapında iyi (?) birer okul olarak değerlendirilmişti. Daha doğrusu, kazandırmaya odaklandıkları davranışları öğrencilerine (?) en üst düzeyde kazandırıp uygulatabildikleri için başarı elde etmiş birer okul sayılabilirlerdi.
Halbuki biz bugün uygarlığın gelişimine hizmet etmeyen bir organizasyonun eğitim terminolojisinde yer alan ‘okul’ sözcüğüyle adlandırılamayacağını biliyoruz.
Bununla birlikte, her okulun aynı müfredatları aynı düzeyde öğretemediğini de biliyoruz!
Kimi okullar, bilimin önerdiği doğrultuda gelişimin ve dünyayı kusursuz kavramanın dersini verir kendi çevresine.
Öyle okullar, öğrencilerini ve öğretmenlerini olumlu yönde değiştirirken dışarıda kalan, tüm dikkatini inovasyona (yenileşime) odaklamış kurumlar ve kişiler için de esaslı birer ilham kaynağına dönüşürler.
Dünyada ve Türkiye’de bu niteliği köklü gelenekleri içerisinde oylumlamış sayısız okul var…
Buna karşın…
Kimi okullar da çevrelerine adeta durağanlık, dogmatizm ve olumlu değişimlere direnme (akademik statüko) dersi verir.
Kötü örneği boş verelim…
Kötünün bir sürü ‘örneğini’ biliyorsunuzdur nasılsa; iyi olana odaklanalım biz.
Bardağın dolmaya müsait tarafına, ‘öğrenen okul’a bakalım:
Bütün gerçekçiliğimizle betimleyelim…
Öğrenen okul dediğimizde büyüleyici, etkileyici, sürükleyici, değişimi tetikleyici, yaratıcılık anlamında kışkırtıcı, doğurgan, bereketli, huzur yayan, özetle bir yığın mucizevi niteliği olan ve daha doğrusu bir yığın mucizeyi ortaya çıkarma potansiyeli taşıyan bir kapı açılıyor önümüzde…
Öğrenen okul,
-Bilgi üretir…
-Ürettiği bilgiyi yaymadan önce sınar, test eder…
-Keşif yapar…
-Birikimlerini paylaşıma açar…
-Başka kurumların birikim ve paylaşımlarını izler…
-Bilgi üreteni sindirmez ve sömürmez…
-Mobing karşıtıdır…
-Eleştirme cesaretine sahip bireyi dışlamaz, aksine kutsar…
-Değişmekten korkmaz…
-Hedefinden ve demokratik çizgisinden sapmaz…
-Güçlü bir bellek oluşturur; her şeyi kaydeder ve gereğinde birikimler arasında verimli linkler kurar…
-Yetiştirmeyi vaad ettiği öğrenciye benzer; önerdiği neyse onu bizzat yapar.
Bunlar da öğrenen okulun nitelikleri…
Başka nitelikler, özellikler de eklenebilir bu listeye tabii…
***
Öğrenen okullar, uzun vadede aydınlanmış ve ekonomik açıdan da gelişmiş bir toplum oluşturmaya çabalayanlar için hiç kuşkusuz en kârlı yatırım.
Öğrenen okullar oluşturmak için şimdiki okul binalarını yıkıp yerlerine daha yenilerini, daha büyüklerini, daha pahalılarını inşa etmeye gerek yok. Şu anda var olan binaların içindeki öğretmenleri özgür fikirlere, yenilikçi düşüncelere, yeni projelere ve en çok da üretkenliğe yöneltmek, başlı başına ‘doğru ve iyi bir giriş’ olabilir.
Elbette bu, dışarıdan görüldüğü kadar kolay bir iş değil, biliyorum.
Ama tam da MEB kulislerinde bir kez daha köklü değişiklikler telaffuz edilirken bu konulara girmek hem mantıklı hem de gerekli.
Keza; 4+4+4’ün okullarımızda hangi yaratıcı kombinasyonla uygulanacağı, çocukların okula kaç aylıkken başlayacağı, sınavların nasıl olacağı vesair formasyonlara karar verişimizin üzerinden daha on yıl bile geçmeden ve şimdi bütün bunlar yeniden tartışmaya açılmışken…
Ve tabii yeni bir eğitim yılı başlarken…
‘Öğrenen okullar oluşturma’-daha doğrusu bu tür okulları çoğaltma ve yaygınlaştırma- önerisi için kesinlikle uygunsuz bir zamanda değiliz.
Bu konuyu konuşmanın tam yeri ve tam zamanıdır…
YORUMLAR