Sislerle kaplı dağların ardında, devasa taş blokları altında okunmayı bekleyen bir kitap bizi bekler. İnsanı, yaşanası hayatlar diyarında hissettiren, gelip geçen her yolcunun ruhunu esir alan bu topraklarda sayısız yaşam kırıntısının en acıklı ve en belirgin halini hissederiz. Dağ havasının tüm hücreleriyle bedeni sardığı bir sarhoşluk halinde Clybrayasos karşılar insanları. Mermer taşının şekil verdiği bu şehir, devasa sütunlar, düzgün kesilmiş yapı taşları, kabartmalar, lahitler, merdivenler diyarıdır. Yeşil ne kadar kucaklayıp sarıp sarmalasa da hala orda burada 2000 yıllık imarın izleri yansır gün ışığıyla.
Hiç bitmeyecek bir enerji varmış gibi şehrin, yanı başında duran taş ocakları o günün hummalı çalışmasını yansıtır. Sonu getirilememiş kitabeler, işlenmeyi bekleyen sütunlar o günü bu güne taşır. Torosların gizleyip sakladığı bir bakire gibi şehir, bugünün hayatından kopuk bir diyarda yalnızlığını yaşar. Ölümle karşılar onu arayan insanları. Ölümle uğurlar. Belki de kendi kaderinin, herkesin ortak kaderi olduğunu hatırlatmak için....
YORUMLAR