Yıl;1931
Yer; Dolmabahçe Sarayı
Mutad Akşam Yemeği
Mevzu; Milli Eğitim Konuları
Davetliler; Milli Eğitim Bakanı Mehmet Esad Efendi ve Milli Eğitim konusunda bilgiye haiz 6 kişi daha.
Yemek esnasında Milli Eğitime dair konular tartışılırken, davetlilerden birisi konuşma şekli ve konuştuğu konular itibarı ile Milli Eğitim Bakanı Mehmet Esad Efendi'yi biraz fazla hırpalamaya başlar.
Milli Eğitim Bakanı aynı zamanda Atatürk'ün Harbiye'den hocası olduğu için, Atatürk Hocasını hırpalayan kişiye "Hocam muhterem bir insandır, üzerine fazla gidiyorsunuz, sanırım Ankara'dan, yoldan geldiniz, birazda yorgunsunuzdur, isterseniz istirahata çekilin" der.
Konuşmaları da kendisi de dik olan kişi, Atatürk'ün ricasına, "Burası milletin sofrası, milletin sofrasından kalkmayacağım" der.
Bunun üzerine Atatürk, "adam doğru söylüyor" der ve diğer misafirler ile masadan ayrılır, gider, yatar.
Sabah olunca Atatürk yaverini çağırır ve sorar "Ne oldu, ne yaptınız dün ki dik adam ile" der.
Yaver, "Efendim adam şuracıkta ki sandalyede sabahladı, sabah olunca Ankara'ya gidecek parası olmadığını söyleyince, cebimde 30 lira para vardı, Haydarpaşa'dan trene bindirdim, Ankara'ya yolladım" der.
Atatürk gülerek, adama bak, cebinde 30 lirası yok ama adam bize diklenebiliyor der!
Aradan zaman geçer, Milli Eğitim Bakanı Mehmet Esad Efendi sağlık sorunları sebebi ile Bakanlıktan ayrılır!
Milli Eğitim Bakanlığına Aydın Mebusu Dr. Reşit Galip atanır!
Dr Reşit Galip, cebinde Ankara'ya gidecek 30 lirası olmayan o DİK kişidir.
Dr Reşit Galip, üniversite reformunu yapan, bugün tedavülden kaldırılmış olan Andımızı yazan ve uygulayan Milli Eğitim Bakanı'dır.
Sosyal medyada yayınladığım bu yazıma, üniversiteden bir okul arkadaşım;
"Dr Reşit Galib'in doğru bulduğu düşünceyi ifade etmedeki cesareti takdire şayan da, aklıma iki soru takıldı.
1.si neymiş bu diklendiği düşünce,
2.si ben bugüne kadar cebinde 30 lira olmayan hiçbir doktor görmedim. Anlatımda biraz sürrealistlik var" şeklinde bir yorum yapınca,
Bende, "kimmiş bu Dr Reşit Galip?" diye Google Efendiye başvurdum !
Karşıma tamda günümüz Siyasileri ve Bürokratları çıktı ;)))))
Konu ne idi kısaca hatırlayalım !
Cebinde Ankara'ya gidecek kadar parası olmayan bir doktor, bir mebus, Mustafa Kemal'in Harbiye'den hocası aynı zamanda Milli Eğitim Bakanı olan Mehmet Esad'ı,hem de Ata'nın masasında tüm uyarılara rağmen sert bir dille eleştirebilmişti.
Araştırmam sonunda ortaya şunlar çıktı !
Kazım Özalp İş Bankası yayınları "Atatürk'ten Anılar" kitabı sayfa 48-49 !
Kitaba göre Dr Reşit Galib'in, Ata'nın Sofrasında Milli Eğitim Bakanı Mehmet Esad'a diklendiği mevzuu rivayetten şöyle !!!
Mevzuu Kız Öğrencilerin kıyafetleri idi.
Milli Eğitim Bakanı Mehmet Esad, kız öğrencilerin kısa çorap, kısa etek ve kısa kollu gömlek ile okula girmelerini uygun görmüyordu ve bunu yayınlayacağı bir tamim ile kısıtlamayı düşünüyordu.
Dr Reşit söz aldı ve "bu bir gericiliktir" dedi.
Sofra gerildi, Atatürk Harbiye'den de hocası olan 57 yaşında ki Milli Eğitim Bakanı'nın hırpalanmasından hoşnut olmamıştı!
Dr Reşit alttan almamakta ısrarcı idi, "Af buyurunuz Paşam, bu bir inkılap ve zihniyet meselesidir, müsaade edin fikirlerimizi açıklayalım" dedi.
Konu daha uzun ama uzatmayayım,
Konuşmanın sonu daha da çarpıcı!
7 düvelin ordularını dize getiren Atatürk karşısında bir doktor, bir mebus, dik konuşma cesareti bulabiliyor ve şöyle devam ediyordu !
Dr. Reşit Galib, "Devrimci devrimcidir, insanlar belli bir yaştan sonra tutucu olabiliyorlar, mecliste Milli Eğitim Bakanı olabilecek bunca genç insan varken, yaşlı bir vekilin Bakan yapılması hatadır" dedi.
Mustafa Kemal yeniden uyarma gereği duydu,
" Esad bey yeteneklidir, davamıza inanmıştır ve her şeyden önemlisi beni okutmuştur, bu sizin için bir şey ifade etmiyor mu Reşit Galip efendi " der.
Dr Reşit Galip, "Hayır etmiyor Paşam" diye cevaplar.
"Okuttukları arasından sizin gibi bir devrimci çıkmış olabilir, ama kim bilir, kaç tanede tutucu çıkmıştır " der.
Adam tüm uyarılara rağmen bir türlü susmaz!
"Devrimleri korumak için sizden müsaade istemeyeceğim" diye devam eder Dr Reşit !
Atatürk'e doğru konuşarak, " Rose Noire verdiğiniz 15.000 liralık kredi mektubunu, sırf sizin vermiş olmanızda yapılan işi haklı kılmaz" diye devam eder konuşmasına,
(Rose Noir Beyoğlu'nda bar işleten Rus bir çifte ait bir bardır ve Barın sahibi bir ziyaretinde Atatürk'e, İş Bankası'ndan kredi alamıyoruz diye şikayette bulununca, Atatürk de İş Bankası Gn. Müdürüne bir kartvizit yazarak "Rose Noir'e kredi verilmesi ricasında bulunmuştur !
Bitmedi !!!
Konu ile alakası yok ama
İş Bankasının Genel Müdürü Muammer Eriş Dolmabahçe'ye gelerek, " Paşanın ricacı olduğu kredinin, kredi şartlarına haiz olmadığını belirterek, krediyi veremeyeceklerini belirtir ve Atatürk'ün talebini reddettiğini Atatürk'e bildirir !!!
Bunun ardından kredi uygunsuz bulunur.
Kıssayı araştırıp, hisseye koydum, yorumda, almakta hissedarlara ait artık !
Tıpkı Günümüz Türkiye'si gibi değil mi?
Kaygılarımla...
NOT : KEMAL ABİ BİR YERDEN KESİN DİYORDU. UNUTMA NESİBE ABLA... BİRLİKTE YAPALIM
YORUMLAR