Uzmanlardan uyarı: İstanbul'da yayılımı artan 'Aedes' sivrisineği alerjik reaksiyona yol açıyor
Prof. Dr. Ahmet Akçay, İstanbul çevresinde görülmeye başlanan ve bulaştırdığı zika virüsüyle sarıhumma hastalığına neden olan "Aedes" türü sivrisineklerin çocuklar üzerinde sokma işleminden sonra normal sivrisineğe oranla daha büyük ve yara formunda belirtiler bıraktığını gördüklerini söyledi
Editör: Alanya Time - 1
06 Ağustos 2022 - 11:29
'Aedes' türü sivrisineklerin, insanları ısırdıklarında normal sivrisineğe oranla daha büyük yara formunda belirtiler bıraktıkları, alerjik ve immünolojik rahatsızlıklara neden olduklarına ilişkin uyarı yapan uzman doktorlar, vatandaşlardan önlem almalarını istedi.
Alerji ve Astım Derneği ile Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneğinden uzmanlar, İstanbul çevresinde görülmeye başlanan ve bulaştırdığı zika virüsüyle sarıhumma hastalığına neden olan Aedes türü sivrisineklere ilişkin açıklamada bulundu.
Yayılmacı bir tür
Alerji ve Astım Derneği Başkanı, Çocuk Alerji ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akçay, Aedes türü sivrisineklerin Doğu Karadeniz bölgesinde, Artvin'den başlayarak Giresun sınırına kadar yerleşik bir popülasyona ev sahipliği yaptığı ve Batum'dan Kırım Yarımadası'na doğru yayılım gösterdiğini kaydetti.
Aedesin virüs taşıma, bulaş gösterme kapasitesi yüksek ve yayılmacı bir tür olduğunu belirten Akçay, bu türün adaptasyon özelliği sayesinde artık yalnızca yaz aylarında değil, mart ve kasım ayları arasında da hızlı gen aktarımı aracılığıyla hayatta kalabilme yeteneğini geliştirebildiğini bildirdi.
Anadolu da tehdit altında
Aedes albopictus" türünün Türkiye'nin batısında İstanbul ve Trakya'dan, doğu tarafında ise Doğu Karadeniz bölgesinde Giresun'a kadar yayılım gösterdiğini anlatan Akçay, batı tarafta Kocaeli ve Giresun arasında yayılım gösteren bu vektörün 5-7 yıl içerisinde Orta Anadolu bölgesine kadar yayılım gösterebileceğinin tahmin edildiğini aktardı.
Prof. Dr. Akçay, tek seferde 200'den daha fazla yumurta bırakabilen Aedes sivrisinek türünün, spesifik olarak ağaç kovuklarında, ağaç kök noktalarında oluşan su birikintilerinin içlerinde, atık lastiklerin iç kısımlarında ve longozlarda ürediğine dikkati çekti.
Yaz aylarında geceleri daha sık görülebilen sivrisinekler için yapılan ilaçlamaların yeterli olmadığını vurgulayan Akçay, "Aedes türü, tipik olarak kapalı yerlerde bekleyen ve gizlenen bir tür olup, en fazla 100 metrelik bir menzilde uçabiliyor. Yumurtalarını bina çevrelerinde yer alan su depolarında, yağmur suyunu muhafaza edebilen araç lastiklerinin içlerinde, dekoratif havuzlarda, boş içecek ve yiyecek kaplarında, çatı katı veya saksı gibi yerlere bırakıyor" bilgisini verdi.
Akçay, Aedes cinsi sivrisineklerin, başlıca dış mekanlar olsa da hem iç hem dış alanlarda kan emen, saldırgan bir sivrisinek türü olduğunu belirtti.
Aedes sivrisinek ısırığının nasıl geçeceği konusunda spesifik bir bilgi bulunmadığını, ancak herhangi bir sivrisinek ısırığı için yapılan uygulamaların aynılarının uygulanabileceğini bildiren Akçay, "Bunların dışında kökten çözüm odağından bakıldığında ilaçlama uzun vadeli ve net bir çözüm yolu değildir. Çok daha farklı çözüm yöntemlerinin birlikte kullanılması bizi esas sonuca götürür. İlk olarak bataklıkların kurutulması gerekir.
Biyolojik yöntemlerin oluşması gerekiyor, zira sivrisinek larvalarını yiyen balıklar hala var" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Akçay, bu türe özellikle dere kenarlarına yakın bölgelerde rastlandığına işaret ederek, "Aedes sivrisineğinin ana belirtilerini gözlemlediğimizde çocuklar üzerinde sokma işleminden sonra normal sivrisineğe oranla daha büyük ve yara formunda belirtiler bıraktığı sonucunu görmekteyiz. Sivrisinek ısırığından sonra ısırılan bölgelerin kaşınması sonrası kalan izleri incelediğimizde ise normal sivrisinek izlerine oranla daha derin ve büyük formda olduğu rastladığımız bulgular arasındadır." açıklamasında bulundu.
Alerji ve Astım Derneği ile Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneğinden uzmanlar, İstanbul çevresinde görülmeye başlanan ve bulaştırdığı zika virüsüyle sarıhumma hastalığına neden olan Aedes türü sivrisineklere ilişkin açıklamada bulundu.
Yayılmacı bir tür
Alerji ve Astım Derneği Başkanı, Çocuk Alerji ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akçay, Aedes türü sivrisineklerin Doğu Karadeniz bölgesinde, Artvin'den başlayarak Giresun sınırına kadar yerleşik bir popülasyona ev sahipliği yaptığı ve Batum'dan Kırım Yarımadası'na doğru yayılım gösterdiğini kaydetti.
Aedesin virüs taşıma, bulaş gösterme kapasitesi yüksek ve yayılmacı bir tür olduğunu belirten Akçay, bu türün adaptasyon özelliği sayesinde artık yalnızca yaz aylarında değil, mart ve kasım ayları arasında da hızlı gen aktarımı aracılığıyla hayatta kalabilme yeteneğini geliştirebildiğini bildirdi.
Anadolu da tehdit altında
Aedes albopictus" türünün Türkiye'nin batısında İstanbul ve Trakya'dan, doğu tarafında ise Doğu Karadeniz bölgesinde Giresun'a kadar yayılım gösterdiğini anlatan Akçay, batı tarafta Kocaeli ve Giresun arasında yayılım gösteren bu vektörün 5-7 yıl içerisinde Orta Anadolu bölgesine kadar yayılım gösterebileceğinin tahmin edildiğini aktardı.
Prof. Dr. Akçay, tek seferde 200'den daha fazla yumurta bırakabilen Aedes sivrisinek türünün, spesifik olarak ağaç kovuklarında, ağaç kök noktalarında oluşan su birikintilerinin içlerinde, atık lastiklerin iç kısımlarında ve longozlarda ürediğine dikkati çekti.
Yaz aylarında geceleri daha sık görülebilen sivrisinekler için yapılan ilaçlamaların yeterli olmadığını vurgulayan Akçay, "Aedes türü, tipik olarak kapalı yerlerde bekleyen ve gizlenen bir tür olup, en fazla 100 metrelik bir menzilde uçabiliyor. Yumurtalarını bina çevrelerinde yer alan su depolarında, yağmur suyunu muhafaza edebilen araç lastiklerinin içlerinde, dekoratif havuzlarda, boş içecek ve yiyecek kaplarında, çatı katı veya saksı gibi yerlere bırakıyor" bilgisini verdi.
Akçay, Aedes cinsi sivrisineklerin, başlıca dış mekanlar olsa da hem iç hem dış alanlarda kan emen, saldırgan bir sivrisinek türü olduğunu belirtti.
Aedes sivrisinek ısırığının nasıl geçeceği konusunda spesifik bir bilgi bulunmadığını, ancak herhangi bir sivrisinek ısırığı için yapılan uygulamaların aynılarının uygulanabileceğini bildiren Akçay, "Bunların dışında kökten çözüm odağından bakıldığında ilaçlama uzun vadeli ve net bir çözüm yolu değildir. Çok daha farklı çözüm yöntemlerinin birlikte kullanılması bizi esas sonuca götürür. İlk olarak bataklıkların kurutulması gerekir.
Biyolojik yöntemlerin oluşması gerekiyor, zira sivrisinek larvalarını yiyen balıklar hala var" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Akçay, bu türe özellikle dere kenarlarına yakın bölgelerde rastlandığına işaret ederek, "Aedes sivrisineğinin ana belirtilerini gözlemlediğimizde çocuklar üzerinde sokma işleminden sonra normal sivrisineğe oranla daha büyük ve yara formunda belirtiler bıraktığı sonucunu görmekteyiz. Sivrisinek ısırığından sonra ısırılan bölgelerin kaşınması sonrası kalan izleri incelediğimizde ise normal sivrisinek izlerine oranla daha derin ve büyük formda olduğu rastladığımız bulgular arasındadır." açıklamasında bulundu.
YORUMLAR