Türkiye demokrasisinin 'kara lekesi' 12 Eylül

12 Eylül 1980 darbesi sürecinde, 650 bin kişi gözaltına alındı, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için idam cezası istendi. 517 kişinin ölüm cezasına çarptırıldığı süreçte, 50 kişi darağacına gönderildi.

Türkiye demokrasisinin 'kara lekesi' 12 Eylül
12 Eylül 2024 - 13:08
Emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirilen bu darbe, 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü kez açık müdahalesi olarak tarihteki yerini aldı.
Türkiye demokrasisinde 'kara leke' olarak anılan 12 Eylül 1980 darbesi sonrası 650 bin kişi gözaltına alındı, 52 bin kişi de tutuklandı.
Sıkıyönetim döneminde, 14 kişi cezaevlerindeki açlık grevlerinde, 171 kişi sorguda ve uğradığı işkencelerde, 49 kişi de idam edilerek hayatını kaybetti.
Tarihler 12 Eylül'ü gösterdiğinde söz konusu plan, aynı isimle sabaha karşı uygulandı ve darbeciler ülke yönetimine el koydu.
Emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirilen bu darbe, 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü kez açık müdahalesi olarak tarihteki yerini aldı.



12 Eylül 1980 Darbesi Nedenleri
Ülkede yaşanan siyasi cinayetler ve toplum içinde artan şiddet olayları.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin uzun bir süre yeni cumhurbaşkanını seçememesi ile artan siyasi istikrarsızlık.
Ülke genelinde yaşanan güvenlik sorunları ve yaşanan silahlı çatışmalarda öldürülen insan sayısının günde ortalama 10’a ulaşması.
Konya’da düzenlenen Kudüs’ü Kurtarma Günü adlı bir etkinlikte, İstiklal Marşı’nın söylenmesinin engellenmesi ve toplanan kalabalığın şeriat istemesi.
Yaşanan derin ekonomik kriz.



12 Eylül Darbesi Özeti
12 Eylül gecesi saat 03.00’te başlayan askeri darbe; önce iletişim kurumlarının ele geçirilmesiyle başlamış ve son olarak da İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Başbakanlık konutunun kontrol edilmesiyle, saat 4 sularında tüm turda duyurulmuştur.
Darbenin ardından parlamentodaki tüm milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmış, Süleyman Demirel’in başbakan olduğu hükümetin faaliyetlerine son verilmiş ve ülke genelinde sıkıyönetim ilan edilmiştir.
Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ile Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanları olan Nurettin Ersin, Tahsin Şahinkaya ve Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun’dan oluşan Milli güvenlik Konseyi oluşturulmuştur. Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ise hem MGK’nın başkanı hem de devlet başkanı olarak ilan edilmiştir.

Meclis lağvedildi, anayasa kaldırıldı
Darbeciler Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun'dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri ele aldı.
Anayasayı uygulamadan kaldıran darbeciler, ardından TBMM'yi lağvederek antidemokratik faaliyetlerine devam etti.
Ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildikten sonra sivil toplum kuruluşlarını hedef alan darbeciler, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki derneklerin faaliyetlerini durdurdu.
Siyasi partilerin kapısına kilit vuran darbeciler, Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit'i Hamzakoy'a, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş'i ise Uzunada'ya sürgüne göndererek, siyasi yasaklar getirdi.



"Asmayalım da besleyelim mi?"
Ülkeye karanlık günler yaşatan darbeciler, acısı yıllarca hafızalardan silinmeyecek idam kararlarının da mimarı oldu.
Darbeden sonra ilk idamlar, 9 Ekim 1980 tarihinde gerçekleşti. Sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi.
Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren, 19 Mart 1980'de idama mahkum edildi.
Darbeci Kenan Evren'in 17 yaşında astırdığı Erdal Eren için söylediği "Asmayalım da besleyelim mi?" sözü ise hafızalardaki yerini koruyor.
Eren'in idam kararı, Yargıtay tarafından iki kez iptal edilmesine rağmen, Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan kararla ve yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980'de Ankara Ulucanlar Cezaevi'nde infaz edildi.



Kanlı uygulamaların yanı sıra demokrasinin askıya alındığı süreçte 650 bin kişi gözaltına alındı, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için de idam cezası istendi. 517 kişinin "ölüm cezasına" çarptırıldığı süreçte, 50 kişi idam edildi.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından 14 bin kişinin çıkarıldığı bu dönemde, yaklaşık 100 bin kişi "örgüt üyesi olma" suçundan yargılandı, 30 bin kişi ise "sakıncalı" olduğu iddiasıyla işlerinden edildi.



Kültür ve sanat hayatının da hedef alındığı bu dönemde, yaklaşık bin film yine sakıncalı bulunduğu için yasaklandı, 4 bine yakın öğretmen ve yüzlerce üniversite görevlisinin işine son verildi. Onlarca gazeteci için de binlerce yıla varan hapis cezaları istendi.
İnsanlık onurunu hiçe sayan uygulamaların mimarları sözde Milli Güvenlik Konseyi üyesi darbeci generallerin belirlediği Danışma Meclisinin hazırladığı anayasa, 1982'de "güdümlü" referandumla yüzde 92'lik "evet" oyu aldı. Darbenin baş aktörü Evren ve diğer darbecilerin ömür boyu yargılanmasını engelleyen "geçici 15'inci madde" de darbe anayasasına dahil edilmişti.



Darbenin sorumluları ilk kez hakim karşısında
"Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağı"na dair anayasanın geçici 15'inci maddesi, 12 Eylül 2010'daki referandumun ardından kaldırıldı.
Ardından Türkiye'nin dört bir tarafından, darbenin sorumluları ile bu kişilerin emir ve talimatlarını uygulayanlar hakkındaki suç duyuruları yapıldı.
O dönem hayatta olan Evren ile eski Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldı.
Evren ve Şahinkaya hakkında hazırlanan iddianamenin Ankara 12'nci Ağır Ceza Mahkemesince 10 Ocak 2012'de kabul edilmesiyle Türkiye tarihinde ilk kez bir darbenin sorumluları yargı önüne çıkarıldı.
İki darbeci, ''Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek'' ile suçlandı.
Sağlık gerekçesiyle duruşmalara katılmayan Evren ve Şahinkaya, telekonferans aracılığıyla yaptıkları savunmalarında suçlamaları kabul etmedi, kurucu iktidar olduklarını, mevcut mahkemelerin kendilerini yargılayamayacağını öne sürdü.
Devam eden dava, Ankara 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi yasayla kapatılınca dosya Ankara 10'uncu Ağır Ceza Mahkemesine devredildi.
Mahkeme, 18 Haziran 2014'te Evren ve Şahinkaya'yı, 1979'da verdikleri muhtırayla "anayasa ve TBMM'yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs", 1980'de de cebren "anayasayı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM'yi ıskat ve cebren men" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.

Mahkeme, takdiri indirimle cezayı müebbet hapse çevirdi
Evren ve Şahinkaya hakkında, Askeri Ceza Kanunu'nun "askeri rütbelerin sökülmesi"ne ilişkin 30'uncu maddesinin de uygulanmasına karar verildi.
Hükmün ardından sanık avukatları, kararı temyiz etti. Dosya Yargıtay'dayken Evren, 10 Mayıs 2015'te 98 yaşında, Şahinkaya ise 9 Temmuz 2015'te 90 yaşında öldü.
Yargıtay 16'ncı Ceza Dairesi, temyiz incelemesinde, sanıkların ölümleri nedeniyle davanın düşürülmesine karar verdi.



Yargıtayın ikinci bozma kararı
Dosyayı yeniden görüşen yerel mahkeme, karara uyarak düşme kararı verdi ve dosya tekrar Yargıtay 16'ncı Ceza Dairesine geldi. Daire, yerel mahkemenin kararını bu kez de usul yönünden bozdu.
Bozma kararında, yerel mahkemenin gerekçesinde lehe olan kanunun 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) hükümleri olduğu belirtilmesine karşın, hüküm fıkrasında 5237 sayılı TCK ve Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca karar verilmesi suretiyle gerekçe ile hüküm arasında karışıklığa neden olunmasının kanuna aykırı olduğu belirtildi.
Ceza dairesinin bozma kararına uyan mahkeme, Evren ve Şahinkaya hakkındaki kamu davasının ölüm nedeniyle "ortadan kaldırılmasına" karar verdi.
Yargıtay 16'ncı Ceza Dairesinin sanıklar hakkında verilen hükmü usul yönünden bozmasının ardından 12 Mayıs 2019'da yeniden yargılama yapan Ankara 10'uncu Ağır Ceza Mahkemesi, bu kez Evren ile Şahinkaya hakkında "kamu davasının ortadan kaldırılmasına" karar verdi.
Ayrıca Evren ve Şahinkaya'nın malvarlıklarına el konulması ve sanıkların TSK'den çıkarılması ile rütbelerinin geri alınmasına yer olmadığına hükmedildi.



12 Eylül Darbesi Sonuçları
Tüm yurtta sıkıyönetim ilan edilmiş ve sokağa çıkma yasağı getirilmiştir.
Tüm parlamento ve milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılmıştır.
Tüm siyasi partilerin ve tüm derneklerin faaliyetleri askıya alınmıştır.
Tüm sendikal faaliyetler durdurulmuş; grev ve lokavt yasaklanmıştır.
Birçok kurum ordu tarafından denetim altına alınmıştır.
Dört büyük partinin liderleri olan Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan Ankara’dan uzaklaştırılmıştır.
Siyasi partilerin kapısına kilit vuran darbeciler, Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit'i Hamzakoy'a, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş'i ise Uzunada'ya sürgüne göndererek siyasi yasak getirdi.
Darbe sonrası çok sayıda sağ ve sol görüşlü kişi tutuklanmıştır ve bu kişiler anarşi yaratmak, şeriat istemek ve bölücülük gibi suçlamalarla yargılanmışlardır.
1980 darbesi sonrası ülkenin tekrar çok partili demokrasiye dönmesi 6 Kasım 1983 tarihinde yapılan seçimler ile mümkün olmuştur.
1980 yılında gerçekleşen askeri darbe sonucu gerçekleşen yargılamalar neticesinde 7000 kişinin idamı istenmiş fakat sadece 48’i idam edilmiştir. Bunun yanında cezaevlerinde yaklaşık 300 kişi hayatını kaybederken bu sayının 171’i işkence sonucu hayatını kaybetmiştir.


YORUMLAR

  • 0 Yorum