Meral Akşener, Hakan Peker'in rozetini taktı: İYİ Parti'nin belediye başkan adayı oldu
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulunuyor. Şarkıcı Hakan Peker, İYİ Parti'ye katıldı. Rozeti Akşener tarafında takılan Peker, İYİ Parti'nin Karabük Safranbolu Belediye Başkan Adayı olarak ilan edildi.
Editör: Alanya Time - 1
11 Ekim 2023 - 12:37
İYİ Parti lideri Meral Akşener, şarkıcı Hakan Peker'e rozetini taktı. Peker, İYİ Parti'nin Karabük Safranbolu Belediye Başkan Adayı oldu. Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor. Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"İktidar mensuplarına bir kez daha sesleniyorum eğer ki enflasyonla samimi bir mücadele yapacaksanız işe tarımdan başlayacaksınız. Ayrıca sanayi politikasındaki ithalat bağımlılığnı azaltacaksınız ki kur her zıpladığında enflasyon da artmasın. Ticaret politikasında üretim zincirinin tekelleşmesinin önüne geçeceksiniz. Maliye politikasında ise önce kendinizden tasarruf edeceksiniz. Çünkü ihtişam merakınızı sürdürmek için artırdığınız veriler enflasyonu tırmandırıyor.
Tabii bir de emeklilerimiz var… Ülkemizde, yaklaşık, 15 milyon 500 bin kişi, emekli aylığı alıyor. Yani nüfusumuzun, yaklaşık yüzde 18’i. Ekonomimizin, içinde bulunduğu şartlarda 7500 liraya kiralık ev bulmak bile zor bir hâle gelmişken ki büyükşehirlerde, hemen hemen imkânsız. Nüfusumuzun, yüzde 18’inin aldığı en düşük emekli aylığı, 7500 lira. Üstelik 7500 lira, istisnai bir maaş da değil. Aslında, en düşük aylık olması gereken 7500 lira ama bugün asgari ücretin neti, 11 bin 402 lirayken en düşük emekli aylığı 7500 lira. Yani oran tersine dönmüş. Asgari ücret, emekli aylığının 1 buçuk katına çıkmış.
'Emekli maaşlarını asgari ücret seviyesine çıkartın'
Bugün, en düşük emekli maaşının 14 bin 200 lira olması gerekiyordu. Bir kereye mahsus 5 bin lira vermek yetmez, sadaka mı dağıtıyorsunuz kardeşim, kendinize gelin. Emekli maaşlarını derhal asgari ücret seviyesine çıkartın. Asgari ücreti de gerçek enflasyona göre ayarlayın. Milletimizin hiçbir ferdi geçim sıkıntısıyla ömür tüketmeyi hak etmiyor.
İsrail-Filistin çatışması
Geçtiğimiz hafta sonundan beri İsrail-Filistin ekseninde başlayıp dün itibarıyla Suriye ve Lübnan’a da yayılan çatışmalarla beraber bölgede, maalesef uzun süreli sonuçları olacak. Bir dönüm noktasındayız.
Yıllardır İsrail’in sürdürdüğü orantısız güç kullanımı ve 'Güçlüyüm, öyleyse haklıyım' yaklaşımı Filistin’i günden güne daha da daralan bir coğrafyaya sıkıştırdı ve ne yazık ki, bu sıkışmışlıktan barış yerine, huzur yerine, terör doğdu.
Savaş kötüdür. Ancak savaşmanın, bir hukuku vardır. Eğer masumları öldürüyorsan; bu savaş değil, terördür. Eğer kadınların, ırzına saldırıyorsan bu savaş değil, terördür. Eğer, asker veya sivil ayrımı yapmadan, saldırıyorsan; bunun, meşru bir yanı olamaz, bu terördür.
Yani, her şart ve ortamda, önce, terörün adını koymamız lazım.
Nitekim, bu olay vesilesiyle; Türkiye’den çıkan seslerin, verilen tepkilerin, aynı zamanda, iç siyasete yönelik, bir turnusol kağıdı olduğunu da, söylememiz gerekiyor.
'Gazze’de yaşananlar terördür'
Terörün, herhangi bir hakkı, hukuku yoktur. Yıllarca, PKK/YPG terörüyle mücadele etmiş bir ülke olarak, biliyoruz ki; teröre hiçbir kılıf uydurulamaz. İşte bu yüzden; Hedefine sivilleri alan, kadın bedeni üzerinden, çirkin ve kirli bir propagandaya dönüşen, her türlü saldırı, kim tarafından yapılmış olursa olsun; bir insanlık suçudur, bir ahlak suçudur, bir terör suçudur.
Gazze’de yaşananlar terördür ve Hamas; yapmış olduğu bu eylemler ile Filistin halkının haklı mücadelesine kara bir leke sürmüştür.
1967 sınırları çerçevesinde, bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulma çabaları sürerken bölgenin istikrara kavuşması için, dünya kamuoyu destek verirken bu terör eylemi, en büyük zararı, Filistin halkına vermiştir ve nitekim, yıllardır uluslararası hukuku çiğneyen İsrail’i bugün, dünya kamuoyu nazarında, mağdur hâline getirmiştir.
Biz İYİ Parti olarak her konuda olduğu gibi bu konuda da Türkiye’nin, her şeyden önce, millî menfaatlerimiz çerçevesinde hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bu doğrultuda; Dışişleri Bakanlığı’nın, bugüne kadar sergilemiş olduğu, sağduyulu ve dengeli duruşu, doğru buluyor; en azından şu ana kadar eski hatalardan ders çıkartılmış olmasından memnuniyet duyuyoruz.
Konuyu, uluslararası hukuk çerçevesinden değerlendiren ve bölgede barışın tesis edilmesini önceleyen mevcut yaklaşımı destekliyoruz.
'Bu talebimizi buradan bir kez daha yineliyorum'
İşte o nedenle geçtiğimiz günlerde iktidar mensuplarına, bir çağrıda bulunduk. Türk Devlet geleneğimizin gereğini, yerine getirmelerini ve bu doğrultuda ülkemizin dış politikada alacağı tavır ile ilgili bizleri bilgilendirmelerini istedik. Bu talebimizi, sizlerin huzurunda buradan bir kez daha yineliyorum.
'Terör odaklarına karşı yürütülen tüm askeri operasyonlarımızı destekliyoruz'
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milli birliğine ve toprak bütünlüğüne tehdit oluşturan her türlü terör örgütü ile mücadelesi haklıdır ve meşrudur. İsmi, coğrafyası, ambalajı ne kadar değişirse değişsin PKK’nın şubeleri olan YPG/PYD de, terör örgütüdür. Biz de Suriye ve Irak’ta bu terör odaklarına karşı yürütülen tüm askeri operasyonlarımızı destekliyoruz. Nitekim dün, grup başkanvekilimizin de açıkladığı üzere önümüzdeki süreçte, Gazi Meclisimizde görüşülecek olan Irak ve Suriye tezkereleri kapsamında da verdiğimiz bu desteği sürdüreceğiz.
Şüphesiz ki; bu operasyonlar yapılırken aynı zamanda kurumlar ve ülkeler arası koordinasyonun da en mükemmel şekilde işletilmesi gerekir. Ancak bildiğiniz üzere; geçtiğimiz hafta sınır ötesinde terör yuvalarına karşı yaptığımız operasyonlarda bir insansız hava aracımız, ABD tarafından düşürüldü. Yapılan açıklamada SİHA’mızın, ABD üssüne, fazla yaklaşması sebebiyle, düşürüldüğü belirtildi. Saray medyası ise günlerdir; SİHA’mızın nerede düşürüldüğünü; ABD üssüne ne kadar yaklaştığını ve ABD’nin bizden, ne kadar korktuğunu tartışıyor. Oysa, asıl sorgulamamız gereken SİHA’mızın ABD üssüne ne kadar yaklaşıp yaklaşmadığı değil, terör örgütünün dibinde ABD üslerinin ne aradığıdır."
"İktidar mensuplarına bir kez daha sesleniyorum eğer ki enflasyonla samimi bir mücadele yapacaksanız işe tarımdan başlayacaksınız. Ayrıca sanayi politikasındaki ithalat bağımlılığnı azaltacaksınız ki kur her zıpladığında enflasyon da artmasın. Ticaret politikasında üretim zincirinin tekelleşmesinin önüne geçeceksiniz. Maliye politikasında ise önce kendinizden tasarruf edeceksiniz. Çünkü ihtişam merakınızı sürdürmek için artırdığınız veriler enflasyonu tırmandırıyor.
Tabii bir de emeklilerimiz var… Ülkemizde, yaklaşık, 15 milyon 500 bin kişi, emekli aylığı alıyor. Yani nüfusumuzun, yaklaşık yüzde 18’i. Ekonomimizin, içinde bulunduğu şartlarda 7500 liraya kiralık ev bulmak bile zor bir hâle gelmişken ki büyükşehirlerde, hemen hemen imkânsız. Nüfusumuzun, yüzde 18’inin aldığı en düşük emekli aylığı, 7500 lira. Üstelik 7500 lira, istisnai bir maaş da değil. Aslında, en düşük aylık olması gereken 7500 lira ama bugün asgari ücretin neti, 11 bin 402 lirayken en düşük emekli aylığı 7500 lira. Yani oran tersine dönmüş. Asgari ücret, emekli aylığının 1 buçuk katına çıkmış.
'Emekli maaşlarını asgari ücret seviyesine çıkartın'
Bugün, en düşük emekli maaşının 14 bin 200 lira olması gerekiyordu. Bir kereye mahsus 5 bin lira vermek yetmez, sadaka mı dağıtıyorsunuz kardeşim, kendinize gelin. Emekli maaşlarını derhal asgari ücret seviyesine çıkartın. Asgari ücreti de gerçek enflasyona göre ayarlayın. Milletimizin hiçbir ferdi geçim sıkıntısıyla ömür tüketmeyi hak etmiyor.
İsrail-Filistin çatışması
Geçtiğimiz hafta sonundan beri İsrail-Filistin ekseninde başlayıp dün itibarıyla Suriye ve Lübnan’a da yayılan çatışmalarla beraber bölgede, maalesef uzun süreli sonuçları olacak. Bir dönüm noktasındayız.
Yıllardır İsrail’in sürdürdüğü orantısız güç kullanımı ve 'Güçlüyüm, öyleyse haklıyım' yaklaşımı Filistin’i günden güne daha da daralan bir coğrafyaya sıkıştırdı ve ne yazık ki, bu sıkışmışlıktan barış yerine, huzur yerine, terör doğdu.
Savaş kötüdür. Ancak savaşmanın, bir hukuku vardır. Eğer masumları öldürüyorsan; bu savaş değil, terördür. Eğer kadınların, ırzına saldırıyorsan bu savaş değil, terördür. Eğer, asker veya sivil ayrımı yapmadan, saldırıyorsan; bunun, meşru bir yanı olamaz, bu terördür.
Yani, her şart ve ortamda, önce, terörün adını koymamız lazım.
Nitekim, bu olay vesilesiyle; Türkiye’den çıkan seslerin, verilen tepkilerin, aynı zamanda, iç siyasete yönelik, bir turnusol kağıdı olduğunu da, söylememiz gerekiyor.
'Gazze’de yaşananlar terördür'
Terörün, herhangi bir hakkı, hukuku yoktur. Yıllarca, PKK/YPG terörüyle mücadele etmiş bir ülke olarak, biliyoruz ki; teröre hiçbir kılıf uydurulamaz. İşte bu yüzden; Hedefine sivilleri alan, kadın bedeni üzerinden, çirkin ve kirli bir propagandaya dönüşen, her türlü saldırı, kim tarafından yapılmış olursa olsun; bir insanlık suçudur, bir ahlak suçudur, bir terör suçudur.
Gazze’de yaşananlar terördür ve Hamas; yapmış olduğu bu eylemler ile Filistin halkının haklı mücadelesine kara bir leke sürmüştür.
1967 sınırları çerçevesinde, bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulma çabaları sürerken bölgenin istikrara kavuşması için, dünya kamuoyu destek verirken bu terör eylemi, en büyük zararı, Filistin halkına vermiştir ve nitekim, yıllardır uluslararası hukuku çiğneyen İsrail’i bugün, dünya kamuoyu nazarında, mağdur hâline getirmiştir.
Biz İYİ Parti olarak her konuda olduğu gibi bu konuda da Türkiye’nin, her şeyden önce, millî menfaatlerimiz çerçevesinde hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bu doğrultuda; Dışişleri Bakanlığı’nın, bugüne kadar sergilemiş olduğu, sağduyulu ve dengeli duruşu, doğru buluyor; en azından şu ana kadar eski hatalardan ders çıkartılmış olmasından memnuniyet duyuyoruz.
Konuyu, uluslararası hukuk çerçevesinden değerlendiren ve bölgede barışın tesis edilmesini önceleyen mevcut yaklaşımı destekliyoruz.
'Bu talebimizi buradan bir kez daha yineliyorum'
İşte o nedenle geçtiğimiz günlerde iktidar mensuplarına, bir çağrıda bulunduk. Türk Devlet geleneğimizin gereğini, yerine getirmelerini ve bu doğrultuda ülkemizin dış politikada alacağı tavır ile ilgili bizleri bilgilendirmelerini istedik. Bu talebimizi, sizlerin huzurunda buradan bir kez daha yineliyorum.
'Terör odaklarına karşı yürütülen tüm askeri operasyonlarımızı destekliyoruz'
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milli birliğine ve toprak bütünlüğüne tehdit oluşturan her türlü terör örgütü ile mücadelesi haklıdır ve meşrudur. İsmi, coğrafyası, ambalajı ne kadar değişirse değişsin PKK’nın şubeleri olan YPG/PYD de, terör örgütüdür. Biz de Suriye ve Irak’ta bu terör odaklarına karşı yürütülen tüm askeri operasyonlarımızı destekliyoruz. Nitekim dün, grup başkanvekilimizin de açıkladığı üzere önümüzdeki süreçte, Gazi Meclisimizde görüşülecek olan Irak ve Suriye tezkereleri kapsamında da verdiğimiz bu desteği sürdüreceğiz.
Şüphesiz ki; bu operasyonlar yapılırken aynı zamanda kurumlar ve ülkeler arası koordinasyonun da en mükemmel şekilde işletilmesi gerekir. Ancak bildiğiniz üzere; geçtiğimiz hafta sınır ötesinde terör yuvalarına karşı yaptığımız operasyonlarda bir insansız hava aracımız, ABD tarafından düşürüldü. Yapılan açıklamada SİHA’mızın, ABD üssüne, fazla yaklaşması sebebiyle, düşürüldüğü belirtildi. Saray medyası ise günlerdir; SİHA’mızın nerede düşürüldüğünü; ABD üssüne ne kadar yaklaştığını ve ABD’nin bizden, ne kadar korktuğunu tartışıyor. Oysa, asıl sorgulamamız gereken SİHA’mızın ABD üssüne ne kadar yaklaşıp yaklaşmadığı değil, terör örgütünün dibinde ABD üslerinin ne aradığıdır."
YORUMLAR