Havuz yerine, deniz tercih edin
Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, “Havuzlarda gözle görülebilir bir bulanıklık varsa ideali çocuğu o havuza sokmamak, kendimizin de girmemesidir. Bulunduğunuz tesiste havuz ve deniz aynı oranda ulaşılabilirse, deniz tercih edilmelidir” dedi.
Kalabalıklaşan havuzlarda ise bireylerin bulaşıcı hastalık kapma riski yer aldı. Böylelikle akıllarda ‘havuz mu daha sağlıklı deniz mi?' sorusu yer aldı.
Açık denizin daha sağlıklı olduğu konusunda uyarıda bulunan Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Şener, “Havuzların ne kadar klorlama ya da ozonlama periyodu daha düzgün de olsa, belli oranda mikroorganizma kontrolleri düzenli yapılsa da durgun su, denize kıyasla bulaşıcı hastalıklar açısından daha sıkıntılı. Havuzlar açısından baktığımızda dikkat edilmesi gereken konulardan bir tanesi de düzenli temizleme ve klorlamanın hangi sıklıkta olduğudur. Bunlara rağmen bazı hastalıklar nadiren de olsa bulaşabilir” diye konuştu.
“Su yutma ile ağızdan bakteriler bulaşabilir”
HIV, Hepatit B gibi hastalıkların, klorlama düzeylerinin yetersiz olduğu zaman her ihtimalde bulaşabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Şener, “Su yutma ile ağızdan bulaşan mikroorganizma dediğimiz enterik patojenler ağırlık olarak, bazı bakteriler de çok nadir olarak havuzlardan bulaşabilir. Açık deniz ya da sahil deniz kıyılarında, Halk Sağlığı Kurumları tarafından mikroorganizma fotojen araştırılması yapılıyor. Suya karışan bakteri miktarı bakılıyor. Suya karışan bakteri miktarı belli sayıların altındaysa karışmış karışmamış diye engel olmak mümkün değil. Belli sayıların üstündeyse plajın kullanımı kapatılabiliyor” açıklamalarında bulundu.
“Tuzlu suda virüsler yaşamıyor”
Art arda birkaç yıl boyunca enterik patojen 0 çıkıyorsa, bu plajların sahillerinin mavi bayrak olarak kodlandığını anlatan Şener, “Birkaç yıl art arda yapılan denetlemelerde, enterik fotojen bulaşıcı hastalık bakteri miktarı çok aşağılardaysa, sahil kesimleri bu açıdan temiz alan ilan ediliyor. Virüsler açısından tuzlu su olduğu için bizim açımızdan bir avantaj var. Tuzlu suda virüsler yaşamıyor, yaşama ihtimali çok düşük oluyor. Dolayısıyla viral etkenler açısından bir avantajımız var” uyarısında bulundu.
GÜNEŞE ÇIKILAN SAAT ÖNEMLİ
Kemik sağlığı ve bağışıklığın kuvvetlenmesinde büyük rol oynayan D vitamininin en büyük kaynağının güneş olduğunu belirten Prof. Dr. Alper Şener, "Kanserojen etkisi olan güneş ışınları ciltte lekelenme ve erken yaşlanma gibi sorunlara sebep oluyor. Bu nedenle çocukların 11.00-16.00 saatlerinde güneşe çıkarılmaması, çıktığındaki zaman dilimi ise 15 dakikayla başlatılıp yavaş yavaş artırılması gerekiyor. Deniz kenarında gölgede otururken ve denizde geçirilen süreçte de güneşe maruz kaldıklarının unutulmaması önem taşıyor" diye konuştu.
AÇIKTA SATILAN GIDALARA DİKKAT
Yaz aylarında sütlü, yumurtalı ve tavuklu besinlerin çok daha kısa sürede ve kolaylıkla bozulabildiğini, "Bu tip yiyecekleri dış ortamda bekletmeden hızlı bir şekilde tüketmek önem taşıyor. Ayrıca açıkta satılan gıdalar ve açık büfelerde uzun süre sıcakta bekleyen yiyecekler de mikrop üremesi için uygun bir ortam haline geliyor. Aslında faydalı bir besin olan ve çocukların en sevdiği yiyeceklerin başında gelen dondurma, uygun şartlarda saklanmadığında besin zehirlenmesine neden olabiliyor. Bu nedenle emin olunmayan yerlerden çocuklara kesinlikle dondurma alınmaması gerekiyor."
Hijyen tedbirleri alınmasına rağmen havuzlardan hepatit A, cilt mantarı, üriner enfeksiyon, dış kulak yolu enfeksiyonu, konjonktivit, ishal gibi hastalıkların bulaşabildiğini vurgularken, "Bu nedenle eğer seçim şansı varsa denizin tercih edilmesini öneriyorum. Bu tip sağlık sorunlarından çocukları korumak için deniz ya da havuzdan çıktıktan sonra mutlaka duş aldırmak, havuza sokmadan önce ayaklarını mantara karşı özel solüsyonlu sularla yıkamak, yüzücü gözlüğü ve kulak tıpası kullandırmak gerekiyor" ifadelerini kullandı.
YORUMLAR