Cinsel problemler ilişkilerin bozulmasına yol açıyor!
Evliliğin bütününün sağlıklı olması için hem eşler arasındaki iletişimin hem de cinselliğin sorunsuz gitmesi gerektiğini belirten uzmanlar, her iki alandaki sorunlar da birbirini etkileyeceğini belirterek, mutlu bir evlilik ve sağlıklı cinsel yaşam için eşlerin sorunlarını konuşmalarının önemini vurguladı.
Editör: Alanya Time - 2
09 Temmuz 2020 - 17:40
“Cinsel sorunların çoğu uygun yöntemlerle ele alındığında çözümlenebilir problemlerdir” diyen Psikolog Çiğdem Demirsoy,
“Bu nedenle cinsellik utanılıp gizlenmesi gereken bir konu olarak görülmemeli yardım aramaktan çekinilmemelidir. Cinsel işlev bozukluğu yasayan kişilerde, kendilerinde ve yanı sıra partnerlerinde çeşitli psiko-sosyal sorunlar görülebiliyor. Bu psiko-sosyal sorunlar cinsel sorunlarda kimi zaman sebep, kimi zaman da sonuçtur. Cinsel terapi ile bunlar etraflıca değerlendirilip anlaşılabilir. Zamanında ele alıp çözüme kavuşmadığında cinsel yaşamdaki problemler çiftler arasında çatışmalara ve ilişkilerin bozulmasına yol açabilmektedir. Cinsel sorunlar, zamanında uygun yöntem ve tekniklerle ele alındığında evlilik ve ilişki çatışmaları gibi başka sorunların ortaya çıkması engellenmiş olacaktır” şeklinde konuştu.
Cinsel sorunların temelinde bilgi eksiklikleri ve hatalı öğrenme yatıyor
Cinsel sorunların birçoğunun temelinde bilgi eksiklikleri ve hatalı öğrenmeler olduğunu belirten Demirsoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hatalı bilgi ve inanışlar; cinsellikle ilgili beklentilerin abartılı olmasına veya cinsel ilişkiye dair kaygıların oluşmasına yol açarak çeşitli cinsel işlev bozukluklarına zemin oluşturur. Erkeklerde en sık karşılaşılan cinsel işlev bozukluğu empotans (sertleşme olmaması) ve erken boşalmadır. Kadınlarda ise cinsel isteksizlik, orgazm olamama ve vajinismus denilen; acı duyma korkusu ile vajinanın girişindeki kasların cinsel ilişkiyi imkânsız hale getirecek derecede istem dışı kasılması en sık karşılaşılan cinsel işlev sorunlarıdır. Cinsel işlev bozukluklarının yanı sıra çeşitli cinsel kimlik sorunları, mastürbasyona ilişkin kaygılar ve cinselliğe ilişkin çeşitli takıntılarla da başvurular olmaktadır.
Çocukluk döneminden itibaren doğru bilgi şart!
Ergenlik dönemi, üreme yeteneğinin kazanıldığı, cinselliğe ilginin arttığı bir dönemdir. Ayrıca bu dönemde cinsel tercih belirginleşir ve birey olma ihtiyacı ön plandadır. Sağlıklı bir cinsel gelişim için daha ergenliğe gelmeden çocukluktan başlayarak doğru bilgilerin edinilmesi gerekiyor. Bu noktada ailelerin çocuklarına nasıl bir cinsel eğitim verdiği ve daha da önemlisi nasıl bir kişilik kazandırdığı önemli. Cinsel ilişki de iki insan arasındaki bir ilişki biçimi olduğu için genel olarak insanlarla ilişki kurma ve iletişim becerileri, sorumluluk alabilme gibi özelliklerin ergenlik dönemine kadar kazandırılmış olması sağlıklı bir cinsel yaşam sürmesine katkı sağlayacaktır.
Çocuğunuzun sorularından kaçmayın
Cinsel eğitimde çocuğa neyin anlatılacağından ziyade nasıl anlatılacağı önemlidir. Çocuğun sorduğu sorulara kaçamak olmayan, açık net olarak, yaşına ve kavrayışına uygun cevaplar verilmelidir. Ebeveynlerin çocuklarda hangi yaşta nelerin görüldüğünü bilmesi yol gösterecektir.
Genel olarak dikkat edilmesi gerekenler: Çocuğun kendi bedenini kabullenmesini ve cinsel kimlik oluşumunu sağlamak, cinsel organların kötü, pis, tehlikeli olmadığını öğretmek ve cinsellikle ilgili korku ve kaygıları engellemektir.
“Bu nedenle cinsellik utanılıp gizlenmesi gereken bir konu olarak görülmemeli yardım aramaktan çekinilmemelidir. Cinsel işlev bozukluğu yasayan kişilerde, kendilerinde ve yanı sıra partnerlerinde çeşitli psiko-sosyal sorunlar görülebiliyor. Bu psiko-sosyal sorunlar cinsel sorunlarda kimi zaman sebep, kimi zaman da sonuçtur. Cinsel terapi ile bunlar etraflıca değerlendirilip anlaşılabilir. Zamanında ele alıp çözüme kavuşmadığında cinsel yaşamdaki problemler çiftler arasında çatışmalara ve ilişkilerin bozulmasına yol açabilmektedir. Cinsel sorunlar, zamanında uygun yöntem ve tekniklerle ele alındığında evlilik ve ilişki çatışmaları gibi başka sorunların ortaya çıkması engellenmiş olacaktır” şeklinde konuştu.
Cinsel sorunların temelinde bilgi eksiklikleri ve hatalı öğrenme yatıyor
Cinsel sorunların birçoğunun temelinde bilgi eksiklikleri ve hatalı öğrenmeler olduğunu belirten Demirsoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hatalı bilgi ve inanışlar; cinsellikle ilgili beklentilerin abartılı olmasına veya cinsel ilişkiye dair kaygıların oluşmasına yol açarak çeşitli cinsel işlev bozukluklarına zemin oluşturur. Erkeklerde en sık karşılaşılan cinsel işlev bozukluğu empotans (sertleşme olmaması) ve erken boşalmadır. Kadınlarda ise cinsel isteksizlik, orgazm olamama ve vajinismus denilen; acı duyma korkusu ile vajinanın girişindeki kasların cinsel ilişkiyi imkânsız hale getirecek derecede istem dışı kasılması en sık karşılaşılan cinsel işlev sorunlarıdır. Cinsel işlev bozukluklarının yanı sıra çeşitli cinsel kimlik sorunları, mastürbasyona ilişkin kaygılar ve cinselliğe ilişkin çeşitli takıntılarla da başvurular olmaktadır.
Çocukluk döneminden itibaren doğru bilgi şart!
Ergenlik dönemi, üreme yeteneğinin kazanıldığı, cinselliğe ilginin arttığı bir dönemdir. Ayrıca bu dönemde cinsel tercih belirginleşir ve birey olma ihtiyacı ön plandadır. Sağlıklı bir cinsel gelişim için daha ergenliğe gelmeden çocukluktan başlayarak doğru bilgilerin edinilmesi gerekiyor. Bu noktada ailelerin çocuklarına nasıl bir cinsel eğitim verdiği ve daha da önemlisi nasıl bir kişilik kazandırdığı önemli. Cinsel ilişki de iki insan arasındaki bir ilişki biçimi olduğu için genel olarak insanlarla ilişki kurma ve iletişim becerileri, sorumluluk alabilme gibi özelliklerin ergenlik dönemine kadar kazandırılmış olması sağlıklı bir cinsel yaşam sürmesine katkı sağlayacaktır.
Çocuğunuzun sorularından kaçmayın
Cinsel eğitimde çocuğa neyin anlatılacağından ziyade nasıl anlatılacağı önemlidir. Çocuğun sorduğu sorulara kaçamak olmayan, açık net olarak, yaşına ve kavrayışına uygun cevaplar verilmelidir. Ebeveynlerin çocuklarda hangi yaşta nelerin görüldüğünü bilmesi yol gösterecektir.
Genel olarak dikkat edilmesi gerekenler: Çocuğun kendi bedenini kabullenmesini ve cinsel kimlik oluşumunu sağlamak, cinsel organların kötü, pis, tehlikeli olmadığını öğretmek ve cinsellikle ilgili korku ve kaygıları engellemektir.
YORUMLAR