Bülent Ecevit: ''Lükse karşı bir lider'' (28 Mayıs 1925 - 5 Kasım 2006)

Tam adı Mustafa Bülent Ecevit olarak bilinen Türk siyasetçi Karaoğlan olarak tarihe geçen şair ve yazardır.

Bülent Ecevit: ''Lükse karşı bir lider'' (28 Mayıs 1925 - 5 Kasım 2006)
05 Kasım 2024 - 17:23 - Güncelleme: 05 Kasım 2024 - 17:57

Bülent Ecevit’in Özel yaşamı
Bülent Ecevit, 28 Mayıs 1925 tarihinde İstanbul’da doğdu. Mustafa ismi, Huzur-u Hümayun hocalarından dedesi Kürdizade Mustafa Şükrü Efendi’den kaynaklanmaktadır. Babası Kürdizade Mustafa Şükrü Efendi’nin Oğlu Kastamonu doğumlu Fahri Ecevit Ankara Hukuk Fakültesi’nde adli tıp profesörüydü. (5 Mayıs 1951 tarihli Bülent Ecevit’in AÜ DTCF öğrenci kimlik cüzdanındaki nüfus cüzdan suretine göre baba adı Mehmet Fahrettin, gene 15 Ocak 1945 tarihli AÜ DTCF talebe hüviyet cüzdanındaki nüfus cüzdan suretine göre baba adı Fahrettin, öte yandan babasının 31 Ekim 1951 tarihli Yeni Sabah gazetesindeki ölüm ilanında Prof. Dr. Fahri Ecevit, ayrıca kullandığı kartvizitte Pr. Dr. Fahri Ecevit Fahri Ecevit daha sonra siyasete girerek 1943-1950 yılları arasında CHP’den Kastamonu milletvekilliği yaptı. İstanbul doğumlu olan annesi Fatma Nazlı ise ressamdı. Osmanlı döneminde Suudi Arabistan’da kutsal toprakların koruyucusu olarak görev yapan Mekke Şeyhülislamı Hacı Emin Paşa Bülent Ecevit’in anne tarafından büyük dedesiydi. Ecevit’in annesi vefat ettiği için miras kendisine kalmıştır.

Mirasla ilgili öteden beri bilgi sahibi olan Ecevit, mirasa sahip olma adına herhangi bir girişimde bulunmamıştı. Ecevit’in basına yaptığı açıklamayla kamuoyunun haberdar olduğu miras yaklaşık 110 dönümlük bir arazi ve bu arazilerdeki taşınmazlardan oluşuyordu. Miras kalan topraklar Mescidi Nebevi bölgesinin 99 dönümlük kısmını oluşturuyordu. Medine Mahkemesi tarafından yapılan gayriresmî değer tespitinde, gayrimenkule 11 milyar değer biçilmişti. Davanın avukatlarından Alphan Altınsoy da arsaların toplam değerinin 2 milyar doları bulduğunu belirtmişti. Ecevit, ömrünün son zamanlarında miras yoluyla sahip olduğu serveti Türk hacıların faydalanması için bağışlamıştı. Ecevit’in bu davranışı ilk bakışta popülist gayelerle yapılmış bir davranış gibi görülebilirdi ancak Ecevit böyle bir mirasa sahip olduğunu ve bunu da Diyanet’e bağışladığını açıkladığında politikada aktif değildi.

Bülent Ecevit’in Siyasi Kariyeri
Siyasi kariyerine CHP’de başlayan Ecevit, ilk defa 1961 genel seçimlerinde CHP Ankara milletvekili olarak meclise girmiştir. 1972 yılında istifa eden İsmet İnönü’nün yerine genel başkanlığa seçilmiştir. Genel başkanlığı sırasında partisi 1973 Türkiye genel seçimlerinde %33,3 oy almıştır. 1974 yılında genel başkanlığını Necmettin Erbakan’ın yaptığı Millî Selamet Partisi ile kurduğu koalisyon hükümetinde ilk defa başbakanlık görevini almıştır. Başbakanlık dönemine 1974 yılında Kıbrıs Harekâtı yapılmıştır. 10 ay süren bu koalisyon hükümeti Ecevit’in istifasıyla dağılmıştır. 1977 Türkiye yerel seçimlerinde parti oy oranını %41.4’e çıkarmıştır. Bu oy oranı sol görüşlü bir partinin çok partili siyasal yaşamda kazandığı en yüksek oy oranı olarak tarihe geçmiştir. 1978 yılında yeni bir hükûmet kurarak tekrar başbakan olmuştur. 1979 yılında ara seçimlerde başarısızlığa uğrayınca görevden çekilmiştir.

Evliliği
1946 yılında okuldan arkadaşı Zekiye Rahşan Aral ile evlendi. Bülent Ecevit’in vefatından 14 yıl sonra eşi Rahşan Ecevit de 17 Ocak 2020 tarihinde ölmüştür.



Eski Başbakan Bülent Ecevit'e büyük dedesi Mekke Şeyhülislamı Hacı Emin Paşa'dan Suudi Arabistan'da kalan 110 dönümlük 2 milyar dolarlık arazisinin hiçbir ödeme yapılmadan Suudi Arabistan tarafından istimlak edildiği ortaya çıktı. Ecevit, 2005 yılında araziyi Türk hacıların konaklama ve ibadet ihtiyaçlarının daha iyi karşılanması için devlete bağışlamıştı

Dedesinden yüklü miras
Anne tarafından dedesi olan Hacı Emin Paşa’dan kendisine yüklü bir miras kaldığı ortaya çıkmıştır. Emin Paşa’nın Medine’deki mirası Şişli Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından vârislere paylaştırılmış ve annesi Nazlı Ecevit, 1971 yılında vefat ettiği için onun payı Bülent Ecevit’e intikal etmiştir.

Suudiler mirası niye vermedi?
Ecevit, Medine’deki mirası Türk hacılarının yararlanması karşılığında devlete bağışlama kararı almış ve bu konuda Cumhurbaşkanı Sezer ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’ndan yardım talebinde bulunmuştu. Söz konus mirası bağışladıktan bir yıl sonra vefat etti. Fakat vasiyetine rağmen mirasın devlete intikali ve buradaki taşınmazlardan doğan hakların kullanımı konusunda somut bir gelişme olmadı. Daha doğrusu, Suudi Arabistan yönetimi istimlak ettiği arsaların bedeli de dahil, taahhüt ettiği ödemeleri yapmadı. Davanın avukatlarından Lale Beşe, Kral Abdullah bin Abdülaziz’in mirasın devri için onay vermediğini, bunun sebebinin de Kral’ın İstanbul’dan satın aldığı ve Sevda Tepesi olarak bilinen araziye imar izni verilmemesi olduğunu söylemişti. Beşe, imar izni verilmemesinin davanın seyrini olumsuz etkilediğini ve bu yüzden somut bir netice alınamadığını ileri sürüyordu. Mahkeme kararının Suudi yönetimince kabul edilmiş olmasına rağmen taşınır, taşınmaz mallar ve bunlardan doğan haklar vârislere devredilmemişti.

Türk hacılara 2 milyar dolar
Mirasla ilgili öteden beri bilgi sahibi olan Ecevit, mirasa sahip olma adına herhangi bir girişimde bulunmamıştı. Ecevit’in basına yaptığı açıklamayla kamuoyunun haberdar olduğu miras azımsanmayacak bir değere sahipti. Yaklaşık 110 dönümlük bir arazi ve bu arazilerdeki taşınmazlardan oluşuyordu. Miras kalan topraklar Hz. Muhammed, Hz. Ömer ve Hz. Ebubekir’in kabirlerinin de içinde bulunduğu, Mescidi Nebevi olarak adlandırılan bölgenin 99 dönümlük kısmını oluşturuyordu. Medine Mahkemesi tarafından yapılan gayriresmi değer tespitinde, gayrimenkule 11 milyar değer biçilmişti. Davanın avukatlarından Alphan Altınsoy da arsaların toplam değerinin 2 milyar doları bulduğunu belirtmişti. Ecevit, ömrünün son zamanlarında miras yoluyla sahip olduğu serveti Türk hacıların faydalanması için bağışlamıştı. Ecevit’in bu davranışı ilk bakışta popülist gayelerle yapılmış bir davranış gibi görülebilirdi ancak  Ecevit böyle bir mirasa sahip olduğunu ve bunu da Diyanet’e bağışladığını açıkladığında politikada aktif değildi.

Lükse karşı bir lider
Ecevit’i 1980 sonrası tanıyan sol eğilimli genç kuşakların takdir edebileceği en önemli erdemi ‘Robespierre’vari yozlaştırılamazlığı’ ve ‘siyasette geçmiş onca yıla rağmen mütevazı malvarlığı’ydı. Gerçekten de politik kariyeri göz önüne alındığında Ecevit’in en dikkat çeken özelliklerinden biri, dürüst ve siyasetin kirine bulaşmamış temiz bir politikacı olmasıydı. Siyasette adını duyurmaya başladığı andan itibaren sade yaşantısı ve mütevazı kişiliğiyle ön plana çıkmıştı. Lüks makam aracı istemeyen ve Başbakanlık Konutu’nun sadece bir odasını kullanan bir başbakan olarak gazetelere haber oluyordu.  ‘Bir lokma bir hırka’ düsturunu yansıtır biçimde, hiçbir zaman ‘malda mülkte, parada pulda’ gözü olmadı. Geride bıraktığı malvarlığı, Ankara Or-An’da bir daire ve Gölbaşı’nda küçük bir arsadan ibaretti.

Kötülere düşman, bizden biri 
‘Halkçı Ecevit’, şehirli seçmene anlamlı gelen bir sıfatken Karaoğlan, kırsal kesimde ve köylüler üzerinde etkiliydi. “Bizden biri” duygusu uyandırıyor ve kitlelerle özdeşleşmeyi kolaylaştırıyordu. ‘Bozuk Düzen’e savaş açan, mazlumun dostu, zalimlerin, kötülerin düşmanı mitsel bir kahramanı çağrıştırıyordu.



Suudi Arabistan'ın merhum Başbakan Bülent Ecevit'in büyük dedesi Mekke Şeyhülislamı Hacı Emin Paşa'dan miras kalan 110 dönümlük  2 milyar dolarlık araziyi hiçbir ödeme yapmadan istimlak ettiği ortaya çıktı.

Eski Başbakan t Ecevit, Osmanlı döneminde Mekke Şeyhülislamı olarak görev yapan dedesi Hacı Emin Paşa'nın Suudi Arabistan'daki mirası için 1992 yılında İstanbul Şişli Sulh Hukuk Hakimliği'nde açtığı davayı 2005 yılında kazanmıştı.  Ecevit, Suudi Arabistan'da kendisine kalan araziyi Türk hacıların konaklama ve ibadet ihtiyaçlarının daha iyi karşılanması için devlete bağışlamıştı.

CHP Kayseri Milletvekili Aşkın Genç, Eski Başbakan ve CHP'nin 3'üncü Genel Başkanı Bülent Ecevit'in Suudi Arabistan'daki mirasının durumunu TBMM gündemine taşıdı. Genç, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın yanıtlaması istemiyle verdiği önergesinde, "Bülent Ecevit'in devlete bağışladığı Medine'deki 110 dönümlük arazi ve külliyenin mevcut durumu nedir?" diye sordu.

"110 DÖNÜMLÜK ARAZİ MİRAS KALMIŞTI"
Genç, konuya ilişkin verdiği soru önergesinde, 'Osmanlı döneminde Mekke Şeyhülislamı olarak görev yapan Hacı Emin Paşa, görev süresi boyunca 5 vakıf, 2 medrese ve birçok kütüphaneden oluşan büyük bir külliye kurmuştur. Bu külliye, Hicaz'da ihrama girilen yerden Kâbe'ye kadar uzanan geniş bir bölgeyi kapsamaktadır. Hacı Emin Paşa'nın torunu olan Bülent Ecevit'e, bu büyük külliyenin 110 dönümlük arazisi miras kalmıştır.

Bülent Ecevit ve yakınları, 1992 yılında İstanbul Şişli Sulh Hukuk Hakimliği'nde açtıkları davayı 2005 yılında kazanmışlardır. Ecevit, mirasın büyük kısmını almış ve bu mirası Türk hacılarının hizmetine sunmak üzere devlete bağışlama kararı almıştır. Bu bağış kararı ile ilgili olarak dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den yardım talebinde bulunmuş, Sezer de konuyu dönemin Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'na ileterek ilgilenilmesini istemiştir" ifadelerini kullandı.

"19 YILDA SOMUT BİR ADIM ATILMADI"
Mirasın devlete intikali ve taşınmazlardan doğan hakların kullanımı konusunda bugüne kadar somut bir gelişme olmadığının ifade edildiği önergede "Suudi Arabistan yönetimi, istimlak ettiği arsaların bedeli de dahil olmak üzere, taahhüt ettiği ödemeleri yapmamıştır. Davanın avukatlarından Lale Beşe, bu durumun nedeninin Suudi Arabistan Kralı'nın, İstanbul'dan satın aldığı Sevda Tepesi'ne imar izni verilmemesi olduğunu belirtmiştir.

Bülent Ecevit'in bu mirası bağışlaması, hacıların konaklama ve ibadet ihtiyaçlarının daha iyi karşılanmasını amaçlamaktadır. Mirasın devlete intikal etmesi durumunda, Türk hacıların Medine'deki konaklama ve ibadet süreçlerinde büyük kolaylık sağlanacaktır. Ancak, aradan geçen 19 yıla rağmen bu konuda somut bir adım atılmamış olması, mirasın akıbeti konusunda ciddi soru işaretleri yaratmaktadır. Bu durumun çözülmesi hem Ecevit'in vasiyetine saygı gösterilmesi hem de Türk hacıların yararına olacaktır' denildi.

CHP'li Genç'in, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz'a yönelttiği sorular şöyle;
* Bülent Ecevit'in devlete bağışladığı Medine'deki 110 dönümlük arazi ve külliyenin mevcut durumu nedir?
* Suudi Arabistan yönetimi ile bu konuda herhangi bir görüşme yapılmış mıdır? Yapıldıysa, bu görüşmelerin sonuçları nelerdir?
* Suudi Arabistan yönetiminin, istimlak ettiği arsaların bedelini ödemediği ve bu konuda herhangi bir taahhütte bulunmadığı doğru mudur?
* Sevda Tepesi'ne imar izni verilmemesinin, Bülent Ecevit'in bağışladığı mirasın devri üzerindeki etkisi nedir?
* Türk hacılarının bu araziden faydalanabilmesi için Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından herhangi bir çalışma yapılmış mıdır?
* Mirasın devlete intikali ve taşınmazlardan doğan hakların kullanımı konusunda bugüne kadar somut bir gelişme olmamasının nedenleri nelerdir?

 

 


YORUMLAR

  • 0 Yorum