Vatan Partisi yöneticilerinden Mehmet Bedri Gültekin, İstifa etti
Vatan Partisi yöneticilerinden Mehmet Bedri Gültekin, "Yaşananlar parti ve lider fetişizminin insan aklını nasıl dumura uğrattığının ve bir siyasi partinin nasıl intihar ettiğinin resmidir," diyerek istifa etti.
Aydınlık grubunun bilinen isimlerinden Mehmet Bedri Gültekin, 4 Ekim 2020 günü kendisinin ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk edildiğini, hakkındaki soruşturma sürecinin bir "komediye" dönüştüğünü söyleyerek Vatan Partisi'nden istifa ettiğini duyurdu.
Birgün'ün aktardığı habere göre Vatan Partisi de Gültekin'i parti içinde hizip örgütlediği, bazı yöneticilerle özel toplantılar düzenlediğini tespit ettiklerini belirterek sert suçlamalarda bulundu.
Bir süredir Vatan Partisi'nde görev verilmeyen ve ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edilen Mehmet Bedri Gültekin, disiplin kurulu kararı gereği ihraç edilmeyince Merkez Karar Kurulu, disiplin kurulunun tekrar toplanmasına karar verdi.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in sert sözlerle hedef aldığı M. Bedri Gültekin, istifa kararını açıkladı.
Parti yetkilileri, sosyal medyada yaptıkları paylaşımlarda "Bir avuç bozguncunun içinde bulunduğu bu faaliyetler, parti içinde açıkça bir hizip oluşturulduğunu göstermektedir. M. Bedri Gültekin önderliğinde partiye karşı girişilen düşmanlık faaliyetlerinin vardığı son nokta, kendilerince partiyi bölme girişimi olarak kayda geçmiştir" ifadelerini kullandı.
Gültekin, son yerel seçimlerde Vatan Partisi'nden Elazığ Belediye Başkan adayıydı.
Gültekin, kişisel internet sitesinde istifa sürecini şöyle anlattı:
4 Ekim 2020 günü toplanan Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu tarafından kesin ihraç talebiyle Merkez Disiplin Kurulu’na sevk edildim. Merkez Disiplin Kurulu 12 Ocak 2021 günü yaptığı toplantıda MKK’nın kesin ihraç talebini reddetti. Dört üye, Genel Başkan’ın Disiplin Kurulu’na verilmesi için yaptığım başvurudan dolayı kınama cezası yönünde, kalan üç üye de “kesin ihraç” değil, “bir yıl geçici çıkarma” yönünde oy kullandı.
Bu gelişme üzerine 16 ve 17 Ocak tarihlerinde toplanan Vatan Partisi Merkez Yürütme Kurulu ve Merkez Karar Kurulu toplantılarında yaşananlar ise herhalde dünya siyasi partiler tarihinde örneği olmayan ibret verici bir durum olmuştur. Bu toplantılarda adeta, “Bir siyasi parti nasıl intihar eder” olayını canlı olarak yaşadık.
Merkez Yürütme Kurulu, 16 Ocak günü yaptığı toplantıda, kesin ihraç talebini ret eden Merkez Disiplin Kurulu’nun yedi üyesinden altısını, “üyelik haklarını askıya alarak tedbirli olarak Merkez Disiplin Kurulu’na sevk etme” kararı aldı. Tabi ortada MDK kalmayacağı için, ancak Mayıs ayında toplanacak olan Parti Kurultayı’nda seçilecek yeni MDK, dosyaya bakabilecek!
Merkez Yürütme Kurulu verdiği kararda ayrıca, Merkez Disiplin Kurulu’nun Mehmet Bedri Gültekin hakkında verdiği kararı “tanımayacağını” da ilan etti.
Merkez Yürütme Kurulu’nun kararının gerekçesi, MDK’nın; özel durumundan dolayı toplantıya katılmayan bir asil üyeden boşalan yere, birinci yedek üye olan Gönül Güçlü Yurtçiçek yerine ikinci yedek üye olan Alper Yaldır’ı çağırmış olmasıdır. Çünkü Gönül Güçlü Yurtçiçek, bundan iki buçuk yıl önce Mehmet Bedri Gültekin’in Partideki Genel Saymanlık görevinden istifa ederken Genel Başkana verdiği raporda; “Partide yönetici görevlerde bulunamaz, mali konularda görev verilmesi ise Parti için sakıncalar yaratacaktır” ifadelerini kullandığı Genel Sayman Yardımcısı Bayram Yurtçiçek’in eşidir. Merkez Disiplin Kurulu, bu gibi durumlarda uygulanan çok temel bir hukuk kuralını göz önüne alarak Gönül Güçlü Yurtçiçek’i değil, sıradaki ikinci yedek üyeyi toplantıya çağırmıştır.
Hemen ardından toplanan ve ertesi gün de görüşmelerini sürdüren Merkez Karar Kurulu’nda Mehmet Bedri Gültekin’e karşı bir linç operasyonu yürütülmüş, Merkez Disiplin Kurulu üyeleri de Genel Başkan Doğu Perinçek tarafından adeta bir engizisyon sorgulamasına tabi tutulmuş, dört üye özür dileyerek yanlış yaptıklarını söylemiş, kararın yeniden görüşülmesi için başvuru olursa, Gönül Güçlü Yurtçiçek’i toplantıya alarak yeni bir karar vereceklerini söylemişlerdir.
Bunun üzerine Merkez Karar Kurulu; MDK’nın; Gönül G. Yurtçiçek’in de katılacağı yeni bir toplantı yapmasını, Mehmet Bedri Gültekin hakkında verilen kararı gözden geçirmesini ve MDK üyelerinin disipline sevk edilip edilmeyeceklerinin ise verecekleri kararı gördükten sonra ele alınacağını oyladı ve kabul etti.
Yaşananlar, devrimci bir Parti’de “Parti ve lider fetişizmi”nin insan aklını nasıl dumura uğrattığının ve bir siyasi partinin nasıl intihar ettiğinin resmidir.
Toplantıda Merkez Disiplin Kurulu üyelerinin içine düşürüldükleri durum hazindir. “Entrikacılıkla”, “komploculukla”, “ahlaksızlıkla”, “Parti düşmanlığı yapmakla” suçlanan bazı üyelerin, özür üzerine özür dilemeleri, adeta yemin billah ederek Genel Başkan’a ve Partiye bağlı olduklarını söyleyerek sergiledikleri davranış üzücüdür.
Kurultay sürecinde olan ve yanlış çizginin temsilcisi olduğu iddia edilen Mehmet Bedri Gültekin’in Parti organlarında yazması, televizyona çıkması, örgüt toplantılarına katılması, görev verilmesi; Genel Başkan talimatıyla iki yılı aşkın süredir yasaklanmıştır. Mehmet Bedri Gültekin’e her türlü saldırı serbest ama Mehmet Bedri Gültekin’in kendini savunması yasak.
Mehmet Bedri Gültekin’in şahsına, ailesine, sülalesine; hakaret, iftira, yalana dayalı her türlü saldırı serbest ama Gültekin, Parti hukuku çerçevesinde hakkını aramaya kalktığı zaman bu “Parti düşmanlığı” oluyor, “düşmanın safına geçmek” oluyor!
Son örnek 17 Ocak tarihli MKK toplantısında yaşandı. MDK üyesi Mustafa Güleç yaptığımız görüşmede benim Genel Başkan ile ilgili olarak “Doğu Perinçek’in son yıllarda bütün söyledikleri, ayrıca bir açıklama yapmayı gerektiriyor” şeklindeki sözlerimi nakletti. Aradan beş dakika geçmeden Doğu Perinçek, benim Mustafa Güleç’e; “Mehmet Bedri Gültekin, Partinin son yıllardaki bütün uygulamalarının yanlış olduğunu söylemiş. Kendi ağzıyla Parti’ye karşı olduğunu itiraf etmiş” dediğimi söyledi.
Yani Mehmet Bedri Gültekin’e vurmak için her yol mübah! Gerçek; istendiği şekilde eğilip bükülebilir, tersine çevrilebilir, olmayan bir şey varmış gibi gösterilebilir!
Birinci derece yakını olan Bayram Yurtçiçek’in durumundan dolayı Gönül Güçlü Yurtçiçek’in, adeta talimatla MDK toplantısına katılacak olmasının, ihraç kararının emirle MDK’ya kabul ettirilmesinden başka bir anlamı yoktur.
Merkez Disiplin Kurulu, Partinin yargı kurumudur. Genel Kurultay tarafından seçilir. Sadece Kurultaya karşı sorumludur. Burada görev yapan üyeler, Parti tüzüğü gereği, başka herhangi bir Parti organında görev alamazlar. Yani Merkez Disiplin Kurulu ve diğer disiplin kurulları, Parti yönetimlerinden bağımsızdır. Parti tüzük ve programı çerçevesinde alacağı kararlar bütün Partiyi bağlar. Genel Başkanı da Merkez Karar Kurulu’nu da bağlar.
Merkez Disiplin Kurulu’nun, Genel Kurultay dışında hiçbir organa karşı sorumlu olamayacağı şeklindeki tüzük hükmü çiğnenmiştir,
Genel Başkan ve onunla birlikte hareket eden MYK üyeleri, rahatlıkla “MDK kararını tanımıyoruz ve adeta ‘bu Kurulu lağvediyoruz’ diyebilmişlerdir. MKK da bu tavrı benimsemiştir.
Kişisel görüşleri ne olursa olsun MDK üyeleri önlerine gelen dosyalara, Parti tüzük ve programına aykırı bir eylem olup olmadığı açısından bakar. Durum böyleyken Genel Başkan’ın toplantıda; “Bütün Parti Mehmet Bedri Gültekin’in hasmıdır. Burada konuşan MDK üyeleri de “hasım” olduklarını ortaya koymuşlardır. Dolaysıyla Gönül Güçlü Yurtçiçek’in, eşinin Mehmet Bedri Gültekin’e “hasım” olduğu gerekçesiyle toplantıya alınmaması hukuk dışıdır” demesi, en temel hukuk anlayışının ayaklar altına alınmasıdır.
Bu durumda, artık MDK’nın ihraç kararına karşı yargı yoluna gidildiğinde olumlu sonuç alınacağı kesindir. Ama bu yola başvurmayacağım. Çünkü Parti içi demokrasinin olmadığı, farklı görüşte olan üyenin hemen “düşman tarafına” geçmekle suçlandığı ve her türlü hukuk ve ahlak dışı yöntemin geçerli olduğu bir ortamda verilecek bir “Parti içi mücadele” olamaz.
Bütün bu yaşananların ortaya koyduğu gerçek şudur: Doğu Perinçek’in başkanlığında MKK, hukuk tanımadığını ilan etmiştir.
Merkez Disiplin Kurulu, Genel Başkan’dan emir alan bir konuma düşürülmüştür. Vereceği karar adeta kendisine dikte ettirilmiştir. MDK üyeleri Genel Başkan’ın ve MKK’nın iradesine boyun eğeceklerini söylemişlerdir.
Bundan böyle Vatan Partisi üyelerinin hiçbir güvencesi kalmamıştır.
Kendi üyelerinin hukukunu savunamayan bir Parti, başkaları için, halk için, ülke için hiçbir şey yapamaz.
Bütün bunlardan dolayı bir devrimcinin Vatan Partisi saflarında yapacağı bir şey de kalmamıştır. “Biat etmiş” MDK’nın vereceği kararı beklemenin bir anlamı da yoktur. İhraç kararı MKK’nın 17 Ocak tarihli kararıyla alınmış durumdadır.
Bu komediye artık bir son vermek gerekiyor. Vatan Partisi’nden istifa ediyorum.
Elbette, 50 yıldır örgütlü mücadele içinde olan bir devrimci olarak bundan sonra da; yola çıkarken şiar edindiğimiz “Tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye” yolunda mücadelemize devam edeceğiz.
Saygılarımla…
Mehmet Bedri Gültekin"