Parkinson nedir, ne değildir? İşte bilinmesi gerekenler
Doğrudan yaşla ilgili bir hastalık olan Parkinson'un 60 yaşındaki her 100 kişiden 1'inde ortaya çıktığını belirten uzmanlar, hastalığın kadınlara oranla erkeklerde 1.5 kat daha yüksek oranda çıktığını kaydediyor.
Kuyu suyu kullanımı ve tarım ilaçlarının risk faktörleri arasında bulunduğunu belirten uzmanlara göre kalp damar sağlığını koruyan beslenme, düzenli egzersiz, bisiklet veya yüzme sporu yapılmalı. Uzmanlar, kötü uykunun hastanın ertesi gün şikayetlerini belirgin artırdığı uyarısında bulunuyor.
Dünya Nöroloji Federasyonu tarafından 22 Temmuz Dünya Beyin Günü kapsamında bu yıl Parkinson hastalığı tema olarak belirlendi.
Nöroloji Uzmanı Prof.Dr. Sultan Tarlacı, Parkinson hastalığına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kuyu suyu kullanmak ve tarım ilacı risk faktörü
Parkinson hastalığının doğrudan yaşla birlikte ortaya çıktığını kaydeden Prof.Dr. Sultan Tarlacı, “Hastalık doğrudan yaşla birlikte 60 yaşındaki her 100 kişiden 1’inde ortaya çıkıyor. Yaş artışı ile de sıklığı artıyor. Belli risk faktörleri ile ortaya çıkan ve az oranda da genetik nedenli ortaya çıkan bir durum olduğundan yüzde 100 korunmak mümkün olmayabilir. Ancak bilinen risk faktörlerini ortadan kaldırmak korunmayı sağlayabilir. Kuyu suyu kullananlarda, tarımda böcek-bitki ve mantar öldürücü gibi ilaçları kullananlarda daha sık ortaya çıkıyor. Bu tür uygulamalarda muhtemelen doğrudan maruz kalma ile beyindeki ilgili alan etkileniyor. Bu nedenle bu tür uygulamalarda yeterli korunma önlemi alınmalıdır. Kırsal kesimde daha sık ortaya çıkıyor” uyarısında bulundu.
Kadınlara göre erkeklerde daha fazla rastlanıyor
Kadınlara göre erkeklerde görülme sıklığının arttığını kaydeden Prof.Dr. Sultan Tarlacı, “Bunun sebebini bilmiyoruz. Erkeklerde 1.5 kat daha yüksek oranda çıkıyor. Bazı hastalıklar, depresyon ve kaygı bozukluğu gibi, bağışıklık sistemi hastalıkları da Multipl Skleroz, SLE, romatoid artirit gibi kadınlarda daha sık. Muhtemelen cinsiyet genleri ile bağışıklık temeli genleri HLA veya bağışıklık genleri arası bir ilişki var ve bunu henüz tam olarak Parkinson açısından bilmiyoruz” dedi.
Titreme veya hareket azlığı ile başlıyor
Genelde hastalığın bedenin bir yanından titreme veya hareket azlığı, tutuklukla başladığını, 1 yıl kadar sonra diğer beden yarısına, sonraki bir yılda da beden orta hattını etkilediğini kaydeden Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Bu etkileme, yazmada karınca yazısı gibi yazma, hareketlerde ağırlaşma, koku kaybı, kabızlık, seste boğuklaşma, salyanın yastığa akması, oturup kalkarken ağırlaşma ve yavaşlama şeklinde olabilir. İlk dönemde 2-3 yıl ilaçlara yanıt çok iyidir ve bu dönem balayı dönemi adını alır bu nedenle. Sonrasında ilaçların dozunu arttırmak gerekir. 5-10 yıl sonra ilaç sayısı iyice artış gerektirir. Bu dönemlerde zihinsel yavaşlamalar da eklenir tabloya. Giderek günlük yaşam 10-15 yıl sonra bağımlı hale gelebilir. 15-20 yıl sonra ise ilaçlar yanıtsızlık veya ilaç yan etkileri ortaya çıkar. Ama beyin pili gibi yöntemlerle uygun hastalarda yaşam kalitesi ciddi şekilde iyileştirilebilmektedir” diye konuştu.
Prof. Dr. Sultan Tarlacı, 1960’larda hastaların Parkinson nedeniyle yaşamını kaybedebildiğini ancak 1960’lardan bu yana geliştirilen ilaçlarla artık kişilerin Parkinson hastalığından ölmediklerine dikkat çekti. Tarlacı, ilaçlarla yaşam süresinin normal kişiler gibi olduğunu kaydetti.
Adım genişliği belirgin ölçüde azalıyor
Parkinson hastalığında tipik bir seyirde hareketlerde yavaşlama ve ağırlaşma olduğunu, hastanın “Kaslarıma komut ulaştıramıyorum” dediğini kaydeden Prof.Dr. Sultan Tarlacı, “Yüzde göz kırpma sayısı azalması ve mimik azalması, maske yüz görünümü olur. Konuşma boğuk ses, monotonal ve yutma sayısı azalmasından salya akması oluşur. Gövdede sandalyeden kalkma, yatakta dönmede veya yürümede zorluk, bir bütün olarak oturma olur ve yatakta dönme zorluğu oluşur. Adım genişliği belirgin azalır, ileri evrede yürürken birden donup kalmalar, aniden hızlı koşar gibi öne hızlanma gelişir. Görme bozuklukları olabilir. Ancak çok dikkat çekmez. Beyinde Parkinson'a neden olan hücre kaybının benzeri gözde de olur. Ancak dikkat çekmez. Koku kaybı, kabızlık, yazı yazmada giderek karınca yazısına dönme, içe çekilme-depresyon benzeri görünüm ve bazen bir kol omuzda sebebi bilinmeyen donukluk, tutukluk ağrı ilk yakınma olabilir. Bazı durumlarda da düşüp kalçayı kırma sonrası ortopedi kliniğinde aslında Parkinson hastası olduğu anlaşılır” ifadelerini kullandı.
Kalp damar sağlığını koruyan beslenme öneriliyor
Parkinson hastalığında beslenmenin önemine işaret eden Prof.Dr. Sultan Tarlacı, sözlerine şöyle devam etti: “Kalp damar sağlığını koruyucu beslenme önemli. Beden hareket yavaşlaması gibi barsak hareketleri de yavaşlar. Sıklıkla kabızlık olur. Bu nedenle bol posalı beslenme, bol sıvı ve kayısı, incir gibi bağırsak hareketini artıran, içeride sıvı tutan besinler almalılar. Aynı zamanda bol deniz ürünü ve kalsiyum da önemlidir."
İlerleyen dönemde unutkanlık ortaya çıkıyor
Neredeyse bir kural olarak Parkinson hastalığının ilerleyen yıllarında, 10-15 yıl sonra kişilerin yüzde 30’unda unutkanlık ortaya çıktığını belirten Prof.Dr. Sultan Tarlacı, “Bu sık görülen ve Parkinson hastalığının tedavi sürecini de zorlaştıran bir durumdur” dedi.
Parkinson yönetilebilen bir hastalıktır
Parkinsonun tedavi edilebilen bir hastalıktan çok yönetilebilen bir hastalık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Uygun hastalarda beyin pili veya ilaç tedavisi kullanılmaktadır ama Parkinson aslında tedavi edilmez yönetilir. İlaçların belli etkileri ve hasta durumlarına göre yan etkileri var. Hasta veya yakını kendini takip etmeli ve etkisizlik zamanlarını kayıt altına almalılar. Düzenli egzersiz bisiklet veya yüzme sporu yapılmalıdır. Bisiklet tekerli kullanılamıyor ise zor olabilir, tekersiz bisikletle yarım saat 45 dakika pedallama yapılmalıdır. Uyku düzenli ve iyi kalitede olmalıdır. Kötü uyku hastanın ertesi gün şikayetlerini belirgin artırır” uyarısında bulundu.
Tedavide beyin pili de kullanılıyor
Parkinson tedavisinde ilaçların her zaman vazgeçilmez olduğunu kaydeden Prof.Dr. Sultan Tarlacı, “Uygun dönemde, uygun ilaç ve uygun yeterli dozda ilaç. Diğer tedavi de beyin pili. Bazen bu hasta seçimine göre ilaç tercih de olabilir. Oldukça etkili bir yöntem ama hangi hastaya takılacağına dair kurallarımız olması yanında hangi hastaya da takılmayacağını iyi bilmek lazım. Tamamen zararsız bir yöntem değil” şeklinde konuştu.
Parkinsonda her tedavi kişiye özeldir
Dünyada uygulanan ilaç ve beyin pili yöntemlerinin ülkemizde de aynı şekilde uygulandığını kaydeden Prof.Dr. Sultan Tarlacı, “Her tedavi kişiye özeldir. Parkinson da bunun dışında değildir. Her kişinin ilaca etki, yan etki ve beklenmedik yan etkiler ortaya çıkması açısından tepkisi çok farklı. Bazı hastalar düşük dozda Parkinson ilacı ile hayal görmeye hazırken bazıları yüksek dozlarda görmez. İlaçların en sık yan etkileri bulantı kusma, bazı hastalarda hiçbir şekilde ortaya çıkmaz. Kişisel farklılıklar hem etkide hem de yan etki de var. Bu nedenle Parkinson hastalığı tedavi edilmez, aslında hastalık yönetimi yapılır. Bazen de klasik Parkinson ile karışan ama süreci daha zor olan benzer hastalıklarla da karışabilir. Ayrımı iyi yapmak gerekir” diyerek sözlerini tamamladı.