KKTC'nin 40. kuruluş yıldönümü kutlu olsun

ABONE OL

Kıbrıs Sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulmak için 55 yıldır süren Kıbrıs müzakerelerinde, Rumların uzlaşmaz tavrı nedeniyle bir sonuca ulaşılamayınca, sorun bu günlere kadar artarak geldi.

Kıbrıs Sorunu, Rumların Kıbrıs Türklerini 1960'ta kurulan ortaklık devletinden dışlama, Ada'da birlikte yaşama ve Ada'yı birlikte yönetme mutabakatını terk ederek devleti gasbetmeye çalıştıkları 1963'ten beri uluslararası toplumun gündeminde bulunuyor.

Kıbrıs Türklerine saldırı ve baskı arttı
Ortaklık devleti "Kıbrıs Cumhuriyeti", Rumların 1963'te tek taraflı olarak güç kullanımıyla anayasayı feshetmelerinden sonra ortadan kalktı. Yunanistan ile birleşme ( ENOSİS) yolunu açmaya yönelik girişimlerde bulunan Rumlar, bu hedefe ulaşabilmek için Yunanistan ile 1974'e kadar Kıbrıs Türklerine saldırı, baskı ve zulmü artırdı. Türkiye, Kıbrıs'ta Türklerin uğradığı baskı ve zulmü ortadan kaldırmak, Ada'ya barışı getirmek amacıyla 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı'nı düzenledi ve başarılı olan harekat sonucunda mevcut sınırlar çizildi. 

Kıbrıs'taki taraflar arasındaki müzakereler ise Haziran 1968'de Beyrut'ta başladı. Çoğunlukla Kıbrıs'ta yürütülen müzakereler, zaman zaman çözümü kolaylaştıracağı düşüncesiyle farklı ülkelerde de yapıldı. Kıbrıs müzakerelerinde zaman zaman kısır döneme girilse de görüşmeler 55 yıldır durmadan devam etti.

Birçok lider, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, diplomat ve uluslararası temsilci eskiten Kıbrıs müzakerelerinde, farklı model ve çözüm önerileri gündeme gelirken, denenmeyen ve konuşulmayan neredeyse hiçbir yöntem kalmadı. Yönetim ve güç paylaşımı, Avrupa Birliği, ekonomi, mülkiyet, güvenlik ve garantiler ile toprak düzenlemeleri başlıkları iki tarafın genel olarak müzakere ettiği konular arasında bulundu.

Müzakereler, yerleşik BM parametreleri olan iki toplumlu, iki kesimli, siyasi eşitliğe dayalı ve iki kurucu devleti olan federal bir çözüme ulaşma öngörüsüyle yürütüldü. Müzakere sürecinde, Kıbrıs Türk tarafı BM'nin çözüm önerilerine yapıcı olarak yaklaşırken, Rum tarafı uzlaşmaz tavrını sürdürerek anlaşmaya yanaşmadı ve Kıbrıslı Türklerle ortak bir geleceği paylaşmayı reddetti. Bu sebeple geçen 52 yılda "iki toplumlu, iki kesimli ve siyasi eşitliğe dayalı federal çözüm modeli" tarafları ortak bir metin üzerinde bir araya getiremedi.

Denktaş çok uğraştı
KKTC'nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, 52 yıl süren müzakerelerin 36 yılında Kıbrıs Türk toplumu adına masada oturan isim oldu. Denktaş'ın karşısına Rum kesiminden, Glafkos Klerides, Makarios, Spiros Kiprianu, Yorgos Vasiliu, Tasos Papadopulos oturdu. Denktaş'ın ardından halefi Mehmet Ali Talat cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu ve Talat, Papadopulos ve Dimitris Hristofyas ile müzakereleri yürüttü. KKTC'nin 3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ise Hristofyas ve Nikos Anastasiadis, 4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da yine Anastasiadis'le müzakere etti. BM Genel Sekreterlerinden U Thant, Kurt Waldheim, Perez de Cuellar, Butros Gali, Kofi Annan, Ban Ki-moon ve son olarak da  Antonio Guterres, mesailerinin bir bölümünü Kıbrıs müzakerelerine ayırdı ancak bir kalıcı bir çözüm sağlanamadı. Liderler ve BM Genel Sekreterleri değişse de müzakerelerde bir sonuca varılamadı.

Umutlar yeşermişti
Yarım asrı aşkın süredir devam eden Kıbrıs müzakere sürecinde, bazı dönemlerde atılan adımlar ve ortaya koyan çözüm modellerinde anlaşmaya varılma umudu arttı ancak Rum tarafının maksimalist yaklaşımları, Kıbrıslı Türklerle yönetimi ve zenginliği paylaşmama ısrarı, olası bir ortaklığa engel oldu. Annan Planı, Kıbrıs'ta olası bir çözüme ulaşma umutlarının en yoğun yaşandığı dönemlerden biri olarak ön plana çıkıyor. Dönemin BM Genel Sekreteri Annan, 2002'de "Annan Planı" olarak da bilinen "Kıbrıs Sorununa Kapsamlı Çözüm Temeli" belgesini ortaya koydu. Annan, tarafların anlaşamadığı noktaları tamamlayarak kendi adını taşıyan belgeye son şeklini verdi. Bu belge, referanduma sunuldu ve son sözü söyleme hakkı doğrudan iki topluma bırakıldı. Planda, yeni ortaklığın iki kesimli olacağı, iki tarafın birbirinin ayrı kimliğini ve bütünlüğünü tanıyacağı ve tarafların karşılıklı olarak kültürel, dini, siyasi ve sosyal kimliklerine saygı gösterecekleri yer alıyordu.

Ayrıca, kurucu devletlerin kendi alanlarında yetkilerini egemence kullanacakları ve federal hükümetin birbirlerinin yetki ve işlevlerine karışamayacakları gibi hususlar da planın içerisindeydi. Denktaş ve o zamanki Rum lider Papadopulos, "Annan Planı" çerçevesinde çeşitli görüşmeler yaptı ve plan 24 Nisan 2004'te iki tarafta referanduma sunuldu. Rum halkının yüzde 75,83'ü planı reddederken, Kıbrıs Türk tarafı yüzde 64,91 çoğunlukla plana "evet" dedi. Buna karşın referandumun hemen sonrasında 1 Mayıs 2004'te Rum yönetimi, Ada'daki diğer ortak yok sayılarak "Kıbrıs Cumhuriyeti" adı altında AB'ye tam üye yapıldı.



Kabul edilmesi mümkün olmayan ön şartlar
İsviçre'nin Crans Montana kentinde 28 Haziran 2017'de tekrar başlayan ve yaklaşık 10 gün yoğun şekilde devam eden Kıbrıs Konferansı da Kıbrıs müzakerelerinde çözüme en çok yaklaşılan süreçlerde öne çıkıyor. Garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin de katılımıyla yapılan konferansın üçüncü gününde Crans Montana'ya gelen Genel Sekreter Guterres, "toprak, siyasi eşitlik, mülkiyet, eşdeğer muamele ile güvenlik ve garantiler" üzerinde bir "paket anlayışı" önerisinde bulundu. İki taraf beş konu başlığında, garantör ülkeler ise güvenlik ve garantiler başlığındaki önerilerini sundu. Rum tarafı her defasında çeşitli sebeplerle içinde BM önerilerinin de bulunduğu çözüme yönelik adımları reddetti ya da kabul edilmesi mümkün olmayan ön şartlar ortaya koydu. Kıbrıs Rum tarafının, gerek 5 başlıkta uzlaşmaya yanaşmaması gerekse çözümün uygulanmasının ilk gününden itibaren Ada'da "sıfır asker - sıfır garanti" tutumunu sürdürmesi nedeniyle Guterres konferansın başarısızlıkla sonuçlandığını ilan etti. Böylelikle Türk tarafının konferanstaki yapıcı rolüne rağmen, Rum tarafının uzlaşmaz tavrı nedeniyle bir sonuca varılamadı. Kasım 2019'da BM Genel Sekreteri Guterres ara buluculuğunda Akıncı ile Anastasiadis arasında üçlü gayriresmi görüşme yapılsa da Kıbrıs müzakerelerinde Crans Montana'nın ardından yeni bir gelişme olmadı.

Ersin Tatar dönemi
KKTC'de 18 Ekim'de gerçekleştirilen cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunda, Ulusal Birlik Partisinin (UBP) adayı Ersin Tatar, oyların yüzde 51,69'unu alarak cumhurbaşkanı seçildi. Tatar'ın seçilmesiyle Kıbrıs müzakerelerinde bir paradigma değişikliği yaşanması bekleniyor. Kıbrıs'ta federasyon modelinin bir umut olmaktan çıktığını savunan Tatar, egemen eşitlik temelinde kurulacak, yan yana yaşayan iki devlet modelinin görüşülmesini destekliyor. Türkiye de Crans Montana'da federasyon tezinin çöktüğünü ve başka bir seçeneğin konuşulması gerektiğini savunuyor. Dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Federasyon için artık biz ucu açık, sonuç alınmayacak bir maceraya giremeyiz. Sonuç alıcı bir müzakereyi gerçekleştirmemiz gerekir." açıklamasında bulunarak diğer seçeneklerin de öncelikli ele alınması gerektiğini ifade etti. akın zamanda BM öncülüğünde, Kıbrıs'taki taraflar ve garantörlerin masada yer aldığı "5+1" formatında gayriresmi bir toplantının yapılması ve müzakerelerde neyin konuşulacağıyla ilgili durumun netleşmesi bekleniyor.

Maraş'ın bir kısmı kullanıma açıldı
Ayrıca, Kıbrıs müzakerelerinde birçok kez pazarlık konusu olan, Annan Planı ve daha önceki görüşmelerde Rum kesiminin kontrolüne verilmesi gündeme gelen Kapalı Maraş konusunda da yeni bir gelişme yaşandı. KKTC sınırları içerisinde bulunan ve 46 yıldır kapalı olan Maraş'ın kamuya ait olan bir kısmı 8 Ekim'de halkın kullanımına açıldı. Rum tarafının uzlaşmaz tavrı yüzünden 46 yıldır kapalı olan ve "Hayalet Şehir" olarak da anılan Maraş'ta yaşanan son gelişme, Türk tarafının eski paradigmalarla hareket etmeyeceğine işaret ediyor.