'Kendinizde hastalık belirtisi aramayın'

ABONE OL

'Kendinizde hastalık belirtisi aramayın'

Dünya koronavirüs salgını nedeniyle hastılığa karşı mücadele etmeye çalışıyor. Virüs ile enfekte olan hastalar, yoğun bakımlarda mücadele verirken henüz hastalanmayanlar ise psikolojik bir süreçten geçiyor. Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Birim Uzmanı Psikolog Birgül Sena Mayda virüs salgınının beklenmedik ve yaşamı tehdit eden yapısının korku ve kaygı belirtilerini ortaya çıkardığını belirtti.

 “Hastalık belirtisini ararsanız hissetmeye başlarsanız"

Mayda, korku duygusunun normalde hayatta kalma içgüdüsü ile ortaya çıktığını ancak yoğun olduğunda panik atak belirtilerinin artabileceğini ifade ederek şunları söyledi; “Çevremde ve danışanlarımda ‘Hangi semptomu okusam, salgının belirtilerini dinlesem o semptomun bende olduğunu düşünüyorum. Durmadan boğazım ağrıyor mu diye yutkunuyorum ve ağrıyor’” gibi birçok benzer cümlelerle karşılaşmaktayım. İlk olarak kabul edilmesi gereken bir şey var ki o da global olarak gerçekçi bir tehlike ile karşı karşıyayız. Bu sebeple aslında endişelenmemiz çok normal. Korku evrimsel bir duygudur hatta belirli bir seviyeye kadar gereklidir de.

Korku, öfke, sevinç, heyecan gibi durumlarla karşılaşıldığında sempatik sinir sistemimiz aktive olur ve vücudumuza kaç ya da savaş emri verilir ve böylece “korku” duygusu bizi tehlikelere karşı harekete geçirir ve hayatta kalmamızı sağlar. Bu gibi durumlarda, odağımızı bedenimizden başka yerlere çekmeliyiz. Unutulmamalıdır ki biz ne ararsak onu buluruz. Dolayısıyla, hastalık belirtilerini bedenimizde aradığımız an bulacağız, buldukça endişemiz ve korkumuz artacak. Ve sonunda kaçınılmaz olarak bir kısır döngüye girilecektir. Ve böylelikle panik atak belirtileri alevlenebilir.”

“Her an sosyal medyada araştırma yapmayın"

Sosyal izolasyonu uygularken dikkat edilmesi gereken noktaları da vurgulayan Sena Mayda, “İlk olarak, sağlıklı beslenilmeli ve ev içinde durumumuz el verdiğince egzersizler yapılmalı. Daha sonrasında önemli olan noktalardan bir tanesi de günlük rutinimizi korumak. Örneğin evde çalışsanız bile yatarken kullandığınız giysileri çıkarıp gün için yeni giysiler giyebilirsiniz." dedi ve ekledi: Böylelikle kendinizi ve ruhunuzu güne hazırlamış olursunuz. Bu kapsamda uyku düzenine dikkat edilmesi diğer önemli hususlardan biridir. Gece uykunuzdan taviz vermemeye dikkat edilmeli, normal uyku düzeniniz nasıl ise evdeyken de aynı düzende uyuyup-uyanılmalıdır.

Uyku saatleri arasında çok fazla değişime gidilmemeye önem verilmelidir. Her an sosyal medyada araştırma yapmak, çevremizden duyduklarımız, iletişim ağlarında gruplardan gelen mesajlar derken gün içerisinde gerçekliği olmayan birçok bilgiye maruz kalıyoruz. Bu süreçte ise gerçek tehlike ve tehlike algımız arasındaki dengeyi kurmak zorlaşıyor. İnsanoğlu anlamlandıramadığı ve kontrol edemediği belirsizlikler karşısında daha çok kaygılanır. Burada yapılması gereken ilk olarak ne ile karşı karşıya olduğumuzu bilmektir. Kaynağı bilinmeyen birçok bilgi olumsuz düşüncelerimizi tetikler ve bu da kaygı seviyesinin artmasına neden olur. Bu tarz bilgilere maruz kaldıkça dikkatimizi bu “bilinmeyen” kaynaklara vermek yerine resmi kaynaklara itibar edilmesi daha doğrudur. Doğru bilgiye ulaşmak ve önlemlerimizi alırken abartıdan uzak durmak bireysel olarak bu süreci yönetmemizi daha etkili kılacaktır.”

 “Ebeveynlere görev düşüyor"

Ebeveynlere de bu süreçte büyük görevler düştüğünü belirten Mayda, şunları söyledi: “Çocuklar ile iletişim kurulmalı, onları da kendimiz gibi belirsizliklerden olabildiğince uzak tutmalıyız. Kaygılarımızı, korkularımızı konuşmayıp susmak yerine, yanlış bilgileri düzelterek çocuğunuzun yaşına uygun açıklamalarla duygularınızı paylaşmak çok önemlidir. Korku ve kaygı seviyesinin oldukça arttığı bu dönemde çocuklarınızın duygularına önem verin, çocuğunuzun endişelerini dinlemeniz aranızdaki iletişimi güçlendirecek ve böylece kendini daha güvenli hissedecektir.”