Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek: 2026'da enflasyonu tek haneli rakamlara indirmeyi hedefliyoruz

ABONE OL

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bir takım ziyaretler kapsamında Karabük'e seyahat etti. Belediye ziyaretinin ardından 'Türkiye Buluşmaları' programına katılan Bakan Şimşek 2026 yılında enflasyonu tek haneli seviyelere düşürmeyi hedeflediklerini söyledi

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 2026 yılında enflasyonu tek haneli seviyelere düşürmeyi hedeflediklerini açıkladı.
Karabük ziyareti kapsamında 'Türkiye Buluşmaları' programına katılan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ülke ekonomisi hakkında açıklamalarda bulundu.
'Bizim en büyük önceliğimiz fiyat istikrarıdır'
Orta Vadeli Program'ın tek hedefinin milletin refahını artırmak olduğunu belirten Bakan Mehmet Şimşek şöyle konuştu:
Bizim Orta Vadeli Programımızın bir tane hedefi var. O da milletimizin refahını arttırmak. Ama büyümek yetmiyor. Büyümenin sonucu ortaya çıkan refah artışının da daha adil bir şekilde dağılımı. Dolayısıyla sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil bir gelir dağılımı bu programın özü. Programın ana hedefi bu. Tabii bu hedefe ulaşmak için fiyat istikrarını sağlamamız lazım. Fiyat istikrarı ne demek? Enflasyonun düşük tek haneli seviyelere çekilmesi demek. Zaten gelir dağılımının bozulmasının en önemli sebebi enflasyon. Enflasyon yüksek olduğu zaman da büyüme performansı düşük. İşte kısa yakın dönem tarihinden bahsetmek istiyorum. 1990'lı yıllarda enflasyon ortalama yüzde 70 civarında, reel büyüme yani ülkede yıllık ortalama büyümesi yüzde 3 civarında. 2000'li yılların başına bakalım. 2000'li yılların başındaki on yıllık ortalama büyüme AK Parti hükümetinin döneminde yüzde 5.7'ye çıkmış. Yüzde 3.1'den yüzde 5.7'ye neredeyse ikiye katlanmış büyüme. Peki bu dönemde ne olmuş? Enflasyon ortalama yüzde 72'den ortalama 9.3'e düşmüş. Enflasyon düşünce ülkede kalıcı bir şekilde daha yüksek büyümeyi sağlayabiliyoruz. Çünkü enflasyonun düşmesi demek öngörülebilirliğin artması demek. Yatırımların artması, üretimin artması demek. Dolayısıyla bizim en büyük önceliğimiz fiyat istikrarıdır. Yani enflasyonun düşük tek haneye inmesi. Çünkü sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil gelir dağılım için olmazsa olmaz. Peki bunu destekleyecek diğer hususlar nelerdir? Tabii ki bütçe disiplini. Bunu sağlayamazsanız enflasyonu indiremez, büyük açıklar verirsiniz. O zaman kamu büyük açık verince normalde özel sektöre yatırımlara gidecek kaynakları kamu kendisi çeker. Yani dışlama etkisi olur. Dolayısıyla bütçe disiplinini tabii ki sağlayacağız.

'Dış açık demek dış borç demek'
Yapısal reformların önemine değinen Bakan Şimşek “Dış açık demek dış borç demek. Sonra bunları yani döndürülmesinde en ufak bir sorun yaşadığınız zaman bu kur'a tabii yansıyor. Dolaylı olarak enflasyona yansıyor. Dolayısıyla bizim cari açığı da sürdürülebilir bir düzeye çekmemiz lazım. Yönetilebilir bir düzene çekmemiz lazım. Bütün bu bahsettiğim gelişmeleri geçici olarak sağlamak yetmiyor. Kalıcı kazanımlara döndürmenin tek yolu var. O da yapısal reformlar, dönüşümdür. Her alanda tarımda, sanayide, bütün alanlarda. Yani verimlilik arttırmak, rekabet gücünü arttırmak için reform yapmamız lazım. Dolayısıyla bizim Orta Vadeli Programımızın özeti bu. Bu programla Türkiye'nin büyümesinin temellerini sağlamlaştırmak istiyoruz. Şimdi bazıları diyebilir ki büyüme yavaşlıyor. Bu geçici bir yavaşlamadır. Çünkü biz daha yüksek sürdürülebilir büyümenin temellerini şimdi sağlamlaştırıyoruz. Burada bu söylediklerimi çok kısa bir şekilde görsellerle zenginleştirmek gerekirse, enflasyon mayıs ayında yüzde 75, ağustos ayı itibarıyla yüzde 52'ye düştü. Önümüzdeki aylarda kalıcı bir şekilde düşmeye devam edecek. Yani enflasyonda kalıcı belirgin bir düşüşün içindeyiz” dedi.
'Ondan sonraki yıl da tek hane'
Bütçe disiplini hakkında konuşan Bakan Şimşek “Bizim Merkez Bankamızın açıkladığı bir tahmin bandı vardı. O tahmin bandının üst kısmı yüzde 42'ydi. Bu sene muhtemelen Merkez Bankamızın tahmin bandının üstüne yakın bir noktaya çekmiş olacağız. Gelecek senede yine bandın orta noktası olan yüzde 17.5 gibi yani en azından Orta Vadeli Program'da öngörüyoruz. Ondan sonraki yıl da tek hane. Tekrar yüzde 10'un altı. Dolayısıyla enflasyonda düşüş patikası bu çerçevede. Dezenflasyonu desteklemek için yani enflasyonda düşüşü desteklemek için bütçede disiplini sağlamamız lazım. Deprem nedeniyle ağırlıklı olarak geçen sene ve bu sene bütçe açıkları yüzde 5 civarında. Milli gelire oranla büyük açık. Şimdi biz bu açığı önümüzdeki sene yüzde 3 civarında, daha sonra yüzde 3'ün altına zaten AK Parti hükümetlerine bakarsanız 20 yıllık geçmişte ortalama bütçe açığı oranı yüzde 2.4. Depreme rağmen tekrar harcama disiplinini sağlayarak biz bütçe disiplinini başaracağız. Son 20 yıla bakarsanız Türkiye'de cari açığın milli gelire oranı yüzde 3.8. Bu sene biz bu açığı yüzde 1.7'ye düşürdük. Önümüzdeki üç yıl boyunca da yüzde 1 ile 2 arası bir tahmin öngörüyoruz, orada tutacağız. Bu düzeyde cari açık sorun değil. Programın özü sürdürülebilir yüksek büyümeye doğru bir altyapı oluşturmak. Bunun için enflasyonu tek haneye düşürmek bütçe açığını, master kriterleri çerçevesinde yüzde 3'ün altına çekmek. Cari açığı sürdürülebilir bir patika yani yüzde 2.5'un altına çekmek. Ve bunun sayesinde de şu anki sıkıntıları geride bırakmak” şeklinde konuştu.
'Cari açık 19 milyar dolara düştü'
Milletin sıkıntısının hayat pahalılığı ve enflasyon olduğunu belirten Bakan Mehmet Şimşek şunları söyledi:
Milletimizin karşı karşıya olduğu en önemli sıkıntı alanı tabii ki hayat pahalılığı, yani enflasyon. Dolayısıyla bu program esas itibarıyla enflasyonu kalıcı bir şekilde aşağı çekecek bir program. Tabii enflasyonun düşmesi demek, fiyatların düşmesi demek değildir. Yani diyelim ki bu ürünün fiyatı on liraysa ben gelecek sene 11 liraya çıkarsa yüzde 10 enflasyon var demektir. Çünkü ondan 11'e çıktı. Bir sonraki sene yani birden 11 liraya değil de 10 buçuk liraya çıksa o zaman enflasyon yüzde 5 oluyor. Ama fiyat artmaya devam ediyor. Dolayısıyla enflasyonda düşüş demek fiyatlardaki artışın yavaşlaması demek. Peki bu program çalışıyor mu? Bir yıl uyguluyoruz. Eylül ayında programı açtık. Hedeflerimizden bir tanesi cari açığı daraltmak hatırlarsınız. Cari açığı sürdürülebilir bir düzeye çekmek. Geçen sene ortasında cari açık 50 milyar doların üzerinde, 60 milyar dolar civarı. Bu sene temmuz ayından itibaren cari açık 19 milyar dolara düştü. Milli gelire oranı da haziran ay itibarıyla yüzde 2 civarına düştü. Ama yılın sonunda biz yüzde 1.5 ila 2 arası bir cari açık öngörüyoruz. Yüzde 1.7 diye programa yazdık. Dolayısıyla biz cari açıkta hedefimizden çok daha iyi bir noktadayız. Cari açığı sürdürülebilir bir noktaya şu an itibariyle çekmiş durumdayız. Dolayısıyla memleketin dış açık sorununu kalıcı hale getirmek için bu seviyelerde tutup, daha aşağılara çekmek için yapısal dönüşüme ihtiyacımız var. Yani sanayide dönüşüme ihtiyacınız var, bütün diğer alanlarda dönüşüme ihtiyacınız var.

'Net rezerv swap hariç 30 milyar dolar'
Brüt ve net rezervler hakkında konuşan Bakan Şimşek “Diğer önemli bir konumuz rezerv konusu. Geçen sene program öncesi 98.5 milyar dolar civarında brüt rezervimiz vardı. Bu rezervi biz yaklaşık 58 milyar dolar arttırıp, 156 milyar dolara çıkarttık. Uluslararası tanımlara göre artık Türkiye rezerv yeterliliğini sağlamış durumda. Tabii bu dönemde önemli tartışmalardan bir tanesi swap hariç rezervlerdi. Bankalardan, Merkez Bankası diye bir geçici olarak döviz alıp ona karşılık TL verince bu bir swap işlemi oluyor. Şimdi swap hariç net rezerv eksi 60.5 milyar dolardı. Swap hariç net rezervleri son 12 ayda 90 milyar dolar arttırdık. Ve Türkiye'nin rezerv sorununu bu anlamda çözdük. Yani artık bu konu bir endişe kaynağı olmaktan çıktı. Net rezerv swap hariç 30 milyar dolar” dedi.
'Kur korumalı mevduattan çıkış'
KKM konusuna da değinen Bakan Şimşek “Diğer önemli bir konu veya önemli bir hedefimiz; kur korumalı mevduattan çıkış. Devlet şöyle bir taahhütte bulunmuş; vatandaş parasını Türk lirasında tutsun bankalarda ama eğer liradaki değer kaybı bankanın ödediği faizin üzerine çıkarsa o farkı da devlet taahhüt etmiş. Bu önemli bir belirsizlik kaynağı. Önemli bir koşullu yükümlülük olarak karşımıza çıkıyor. Bir de dezenflasyon sürecinden dediğim gibi liralaşma stratejimiz var. Çünkü biz liranın faizini yönetebiliyoruz, belirleyebiliyoruz. Yani hani bir aktarım mekanizması var para politikasında. Onun etkili olabilmesi için lira ağırlıklı bir sistem oluşturmamız lazım. Dolayısıyla kur korumalı mevduattan çıkış bizim için bir hedef. Son bir yılda yaklaşık 98 milyar dolar kur korumalı mevduatta düşüş oldu. Epey mesafe kat ettik. Yani eylül başı itibariyle kur korumalı mevduatın faizi 46 milyar dolara düştü 144 milyar dolardan. Biz piyasaları bozmadan önümüzdeki aylarda peyderpey bu bakiyenin daha da düşeceğini ve kur korumalıdan ülkemizin çıkışını öngörüyoruz. Burada da epey mesafe kat ettik. Bakın Türk lirasının toplam mevduat içerisindeki payı geçen sene yüzde 32 civarı. Şu anda yüzde 53 civarına çıkmış durumda. Bir yılda muazzam bir başarı var. Yani Türk lirasına vatandaşımızın ve uluslararası aktörlerin güveni arttı. Dolayısıyla bir taraftan cari açıkta azaldı bir taraftan KKM'den çıkıyoruz. Bir taraftan rezerv biriktirdik. Bir taraftan da liraya güveni tekrar tesis ediyoruz. 20 yıllık ortalamalara bakarsanız Türkiye'nin bütçe açığı milli gelire oran olarak yüzde 2.4. Fakat deprem etkisiyle geçen sene EYT etkisiyle tedbir almasaydık bütçe açığı uzun vadeli ortalamanın beş katına çıkıyordu. Ama Türkiye böyle bir bütçe açığını yönetemezdi. Dolayısıyla geçen sene tedbir aldık. Geçen sene harcamaları kontrol altına aldık. Deprem hariç ve arz vergileri arttırmak zorunda kaldık. Ama bunu yapmasaydık enflasyon çok farklı seviyelerde olabilirdi. Çok daha yüksek seviyelerde olabilirdi. Dolayısıyla biz aldığımız tedbirlerle bütçe açığını kontrol ettik” ifadesinde bulundu.
'Son 12 ayda 90 milyar dolar'
Muhalif kesimleri eleştirerek ''Program yok, işe yaramaz'' diyen Bakan Mehmet Şimşek şöyle konuştu:
Bakın geçen senenin ilk beş ayında reel sektör yüz dolar borç ödediğinde dış borç sadece 73 dolar bulabiliyor. Bankacılık sektörü yüz dolar borç ödediğinde 97 dolar bulabiliyordu. Şimdi ise reel sektör ben yüz dolar borç ödediğinde 122 dolar daha ucuza daha düşük maliyetlerle bulabiliyor. Benzer şekilde bankacılık sektörü 100 dolar borç ödediğinde dünyadan 153 dolar alabilir. Dolayısıyla Türkiye'nin dış finansal sorununu çözdük. Risk primini düşürdük. Borçlanma maliyetlerini aşağıya çektik. Ve kredi derecelendirme kuruluşları notumuzu artırıyor. 2024 yılında dünyanın önde gelen üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu tarafından notu arttırılan tek ülke dünyada Türkiye. Şimdi bazı kesimler uzun bir süre ortada bir program yok dediler. Halen diyenler var aslında. Program yok diyorlar. Sonra programın olduğu çıkınca bu program işe yaramaz dediler. Bu programa kaynak gelmez dediler. Dışarıdan bu programa kaynak gelmez dediler. Net rezervler 90 milyar dolardı. 2003-2013 döneminde net rezervimiz 32 milyar dolarmış. On yılda net rezerv 38 milyar dolarmış. Son 12 ayda 90 milyar dolar. Bu defa dediler ki yok dediler tamam rezervler artıyor. Halbuki bu gelen paranın dörtte üçünden fazlası vatandaşımızın uluslararası kuruluşların Türk lirasına olan güveninden kaynaklanıyor. Daha uzun vadeli kaynak ve politikayı tercih ediyor. Denetim kuruluşları durup dururken not artırmıyor. Olmayan bir programda not artırılır mı? Ama hala bazı çevreler ortada program yok diyorlar. Ve bazı derecelendirme kuruluşları iki kademe artırıyor. Biz bu programı devam ettirelim notumuz artmaya devam edecek. Rahmetli Özal döneminde geldim ben ilk işte kredi notu düşürülmüş. 90'lı yılların başında Türkiye'ye bir kredi notu verilmiş. O zaman borcu çok düşük. Türkiye'ye yatırım yapılabilir kredi notu verilmiş. İki yıl sonra yani 1993'te yatırım yapılabilir kredi notunu kaybetmiş. Notumuz düşmüş. Notumuzun tekrar yatırım yapılabilir seviyeye gelmesi 19 yıl almış. 2013'te sağladık.
'Hain darbe girişimi notumuzu düşürdü'
15 Temmuz 2016 Darbe girişiminin ekonomiyi etkilediğini belirten Bakan Mehmet Şimşek “Sonra hain darbe girişimi sonrası tekrar kredi notumuz yatırım yapılabilir seviyenin altına düştü. Biz tekrar Türkiye'ye yatırım yapılabilir ülke seviyesinin notuna çıkartmakta kararlıyız. Bu defa çok daha hızlı olacak. Öyle görülüyor. Türkiye'nin olduğu en önemli makro ekonomik sorun enflasyondur. Enflasyon yeni bir konu değil ama kolay bir konu da değil. 1970'li yıllarda hükümetler gelmişler. Enflasyonu indireceğiz demişler. İndirememişler. 1980'li enflasyonu düşürememişler. Doksanlı yıllarda her hükümet geldiğinde enflasyonu düşüreceğiz demiş. Enflasyon yüzde yetmiş civarı. 2000'li yılların başında AK Parti hükümetleri döneminde enflasyon tek haneye düşürüldü. Uzun süre orada kaldı. Fakat maalesef son yıllarda tekrar yükseldi. Şimdi tekrar biz enflasyonu tek haneye indirmek istiyoruz. Bu kolay bir süreç değil. 1970'li yıllardan bu yana elli altı ülkede yüzün üzerinde enflasyon şoku yaşanmış. Değişik dönemlerde. Enflasyonu şok öncesine düşürülmesi şok öncesi seviyeye geri getirilmesi ortalama 3.4 yıl alıyor. Bu dünya değeri. Bizim programın ilk yılı geride kaldı. Biz inanıyoruz 2026'nın sonunda kararlı bir şekilde sabırla bu programı uygulayarak enflasyonu tekrar tek haneye düşüreceğiz. Nitekim biz zaten şunu öngördük. Dedik ki programın bu geçiş döneminde enflasyon yükselecek. Mayısta zirveyi bulacak dedik. Mayısta zirveyi bulduk. Mayıstan bu yana enflasyonda 23.5 puanlık düşüş var. Önümüzdeki aylarda bu düşüş devam edecek. Yılı yüzde kırk civarında bir enflasyonla kapatacağız. Gelecek senede yüzde yirminin altına bir enflasyon, bir sonraki sene de yüzde onun altına bir enflasyon” dedi.