Gazze'de insanlık adına susanlar ticari çıkar için vurdu
Gazze'de binlerce sivilin öldürülmesine sessiz kalan ve saldırılara son verilmesi için hiçbir karar almayan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Kızıldeniz'de 'deniz ticaretini etkileyen' Husi saldırıları konusunda hemen harekete geçti. ABD ve İngiltere Husilere ait hedefleri vurdu.
Gazze’de dünyanın son zamanlarda şahit olduğu en büyük insanlık dramlarından biri yaşanıyor. İsrail’in 7 Ekim’den bu yana düzenlediği saldırılar çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 23 bini aşkın kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Uzun yıllardır İsrail ablukası altında yaşayan kent “dünyanın en büyük açık hava hapishanesi” olarak adlandırılıyordu… Şimdi ise sokakları bile mezarlığa dönüşmüş durumda…
2 milyondan fazla insanın evlerinden zorla göç etmek zorunda kaldığı, açlık ve susuzlukla boğuştuğu Gazze için Birleşmiş Milletler (BM) ateşkes kararı bile alamadı zira ABD İsrail aleyhine olan her karara karşı çıktı.
“İnsan canı önemsiz, ticaret değerli”
Kurulduğu günden itibaren dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan krizleri çözmekten çok uzak bir çizgide olan BM, Gazze konusunda da gerekenleri yapamadı.
Ancak İsrail’in Gazze saldırılarına karşılık olarak Kızıldeniz’de İsrail’e giden veya İsrail’e ait gemileri hedef alan Yemen’deki Husiler konusunda BMGK oldukça hızlı davrandı. Zira Kızıldeniz rotasını kullanmayan gemiler küresel emtia fiyatlarını yükseltmeye başlamıştı.
ABD ve Japonya tarafından BMGK’ya sunulan ve Yemen merkezli Husilerin Kızıldeniz'deki saldırılarının derhal sonlandırılması istenen karar tasarısı hemen kabul edildi.
15 üyeli BMGK'da 11 üye ülke tasarı lehinde oy kullandı, 4 ülke "çekimser" kaldı.
Çekimser oy kullanan Rusya'nın talep ettiği 3 değişiklik veto edildi. Zira Rusya, Gazze'deki gelişmelerin de tasarıya eklenmesini istiyordu.
Rusya, Kızıldeniz'deki gelişmelerin İsrail'in Gazze saldırılarıyla doğrudan bağlantılı olduğuna işaret ederek, kararda buna atıfta bulunulmasını talep ediyordu. Ancak bu talepler karşılık bulmadı.
Kızıldeniz’de sekteye uğrayan ticaret, binlerce masum sivilin hayatından daha değerli bulundu.
BM karar aldı, ABD ve İngiltere vurdu
BM’nin aldığı kararın üzerinden çok geçmeden ABD ve İngiltere harekete geçti. Yemen’deki Husilere ait hedefler vuruldu.
ABD, Kızıldeniz’de bulunan Eisenhower uçak gemisinden kalkan F/A-18E/F Super Hornet, EA-18G Growler ve E-2 Hawkeye uçaklarının yanı sıra Arleigh Burke sınıfı destroyerinden ateşlenen Tomahawk füzeleri ile Husi hedeflerini vurdu.
Ayrıca USS Florida denizaltısından da Tomahawk füzeleri belirlenen hedefleri ateş altına aldı.
İngiltere ise, 4 Typhoon savaş uçağı ile Yemen’deki Husi güçleri hedef aldı. Typhoonlar bir Voyager ikmal uçağı ile yakıt ikmali yaparken Paveway IV lazer güdümlü mühimmatları ile de Husilerin dron ve füze atışları yaptığı askeri bölgeleri vurdu.
Biden duyurdu, BM kararını hatırlattı
ABD Başkanı Joe Biden, Kızıldeniz'deki saldırılarına misilleme olarak, Amerikan ve İngiliz ordularının Yemen'de Husilere ait bazı hedefleri vurduğunu açıkladı.
Biden, açıklamasında, "Bugün, talimatımla, ABD ordu güçleri İngiltere ile birlikte ve Avustralya, Bahreyn, Kanada ve Hollanda'nın da desteğiyle Yemen'de Husi isyancıları tarafından kullanılan bazı hedeflere hava saldırısı düzenledi" ifadesini kullandı.
Saldırıların, Husilerin Kızıldeniz'deki eylemlerine doğrudan misilleme olduğunu belirten Biden, sonuncusu 9 Ocak'ta gerçekleşen ve Husilerin doğrudan Amerikan gemilerini hedef aldığı bir dizi saldırıya uluslararası koalisyonla yanıt verdiklerini kaydetti.
Husilere karşı hem bölgede ABD öncülüğünde kurulan deniz gücüne hem de uluslararası kamuoyunda oluşan yaklaşıma dikkati çeken Biden, BMGK'da önceki gün alınan ve Husilerin saldırılarına son vermesi çağrısı yapan kararı hatırlattı.
"Yemen'deki bu saldırılar, ABD ve müttefiklerinin dünyanın en kritik ticari rotalarından birindeki seyrüsefer özgürlüğünün tehlikeye atılmasını ve personelimizin hedef alınmasını tolere etmeyeceğimizin açık mesajıdır" değerlendirmesini paylaşan Biden, gerekmesi halinde bundan sonra da ileri tedbirleri almakta tereddüt etmeyeceğini vurguladı.
Pentagon'dan saldırı detayı
Konuyla ilgili açıklama yapan ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ise saldırıda Husilere ait insansız hava araçlarını, balistik ve seyir füzeleri ile radar ve gözetleme kapasitelerini hedef aldıklarını kaydetti.
Austin, ABD'nin bundan sonra da Yemen'deki Husilere yönelik "gereken hallerde" saldırı hakkını mahfuz tuttuğunu ve Kızıldeniz'deki gemi trafiğinin istikrarlı şekilde sürmesinin öncelikleri olduğunu belirtti.
Kızıldeniz’deki kriz
Son dönemlerde Yemen'deki Husilerin, İsrail'in Gazze'ye saldırılarına karşılık ticari gemilere yönelik eylemlerinin ardından çok sayıda gemicilik şirketi Kızıldeniz'deki seferlerini durdurma kararı almıştı.
Pentagon, 6 Aralık 2023'te Yemen'deki Husi güçlerinin Kızıldeniz'deki ticari gemilere yönelik saldırılarına karşı uluslararası "Deniz Görev Gücü" kurulması için görüşmeler yaptıklarını bildirmiş, 18 Aralık'ta da "Refah Muhafızı Operasyonu" adında çok uluslu misyon oluşturulduğunu duyurmuştu.
Husilerin saldırıları, Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlayarak Avrupa ile Asya arasındaki en kısa rotayı sunan ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12'sinin yapıldığı Süveyş Kanalı'ndan geçişleri tehlikeye atarken, Kızıldeniz'de ticari gemilerin uğradığı saldırılar ve şirketlerin pes peşe aldığı kararlar, küresel ekonomide yeni bir "tedarik zinciri krizi"nin başlayacağına ilişkin endişeleri artırmıştı.
Amerikan denizcilik şirketi Flexport’a göre genellikle Süveyş Kanalı’ndan geçen ve kapasitenin tahminen yüzde 95'ini oluşturan küresel konteyner firmaları, son haftalarda Kızıldeniz'den geçişleri askıya aldı.
MarineTraffic verilerine göre ise, Aralık 2023'te Kızıldeniz'den geçen konteyner gemilerinin sayısı Aralık 2022'deki gemi sayısına göre yüzde 25 geriledi.
Bu dönemde, Kızıldeniz'den geçen ro-ro gemilerinin sayısı da yüzde 25 azalırken, sıvılaştırılmış doğal gaz, LPG, kuru ve yaş yük gemilerinin sayısında önemli bir değişim görülmedi.
Yemen'deki Husilerin Kızıldeniz'deki saldırıları sonrası Danimarkalı denizcilik şirketi Maersk, dünyanın en büyük konteyner şirketi İtalyan-İsviçre ortaklı Mediterranean Shipping Company (MSC), Alman taşımacılık şirketi Hapag-Lloyd, Fransız gemicilik şirketi CMA CGM ve İngiliz enerji şirketi BP, bölgedeki seferlerini askıya alma kararı almıştı.
Şirketlerin bu kararları sonrası Kızıldeniz'deki günlük gemi trafiği Aralık 2023'ün ikinci yarısında, ayın ilk yarısına göre yüzde 20 azaldı. Kızıldeniz'deki gemi trafiğinde 16 Aralık 2023 itibarıyla hızla düşüş görüldü.
Kızıldeniz'de 1 Aralık'ta seyahat eden gemi sayısı 646 iken, bu sayı 16 Aralık'ta 681'e kadar yükseldi. Kızıldeniz'deki toplam günlük gemi sayısı 31 Aralık'ta 521'e kadar düştü.
Gemi trafiği söz konusu bölgede günlük olarak bulunan ve seyir halindeki toplam gemilerin sayısını ifade ederken, Kızıldeniz'i ay boyunca kullanan toplam gemi sayısı, giriş yapan her geminin bir kez sayıldığı anlamına geliyor.
Ümit Burnu’ndan geçişler arttı
İngiltere merkezli denizcilik veri sağlayıcısı Lloyd's List Intelligence verilerine göre de gemi trafiği 25-31 Aralık haftasındaki keskin düşüşle ay içinde yüzde 20 yavaşladı.
Konteyner gemilerinin Kızıldeniz'deki geçişlerinin Ümit Burnu'na yönlendirilmesinin ardından, Ümit Burnu'ndan gemi geçişlerinde, 25-31 Aralık haftasında bir önceki haftaya göre yüzde 27 artış görüldü.
Kızıldeniz rotasındaki değişiklikler
Babu'l Mendeb Boğazı’nda Husi saldırılarının artması ve bölgede yükselen tansiyon nelere yol açabilir? Dünyanın en yoğun boğazındaki güvenlik riski hangi ekonomik kayıplara neden olur?
Bu yeni durumu anlamlandırabilmek için önümüzde oldukça değerli bir örnek var.
2021 yılının Mart ayında 400 metre uzunluğunda ve 59 metre genişliğindeki dev gemi "Ever Given"ın Süveyş Kanalı'nda karaya oturması ve kanalda 6 gün boyunca çift yönlü seyir trafiğinin aksaması büyük endişelere neden olmuştu.
Öyle ki, kanalın bir hafta boyunca kapalı kalması, küresel ticarette günde yaklaşık 10 milyar dolar tutarında kayba neden oldu.
Süveyş Kanalı İdaresi'nin günlük kaybı ise ilk önce 14 milyon dolara, daha sonra ise günde 28 milyon dolara ulaştı. Bir haftada ise kayıp, yaklaşık 200 milyon dolar oldu.
Bu durum nakliye, sigorta, üretim maliyetleri ve yakıt fiyatlarının iki katına çıkmasına, küresel petrol ve gaz fiyatlarının artmasına ve dolayısıyla küresel emtia fiyatlarının yükselmesine yol açtı.