ALKÜ'DE AFETLERDE PSİKOSOSYAL DESTEK PROGRAMI DÜZENLENDİ
"ALKÜ-Afet Sonrası Yaşama Uyum ve Gelişimsel Destek" programı kapsamında "Afet Döneminde Psikososyal Müdahale: Sorunlar ve Çözümler" eğitimi düzenlendi.
Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesinde (ALKÜ) Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Öztürk ile Dr. Ergün Kara tarafından "ALKÜ-Afet Sonrası Yaşama Uyum ve Gelişimsel Destek" programı kapsamında "Afet Döneminde Psikososyal Müdahale: Sorunlar ve Çözümler" adlı çevrim içi eğitim düzenlendi. Programın moderatörlüğünü yürüten Doç. Dr. Ali Öztürk programın açılışında depremzedelere geçmiş olsun dileklerini ileterek, depremlerin yarattığı travma ve depremde dayanışmanın önemine değindi. Programın devamında ise Öztürk tarafından Dr. Ergün Kara’ya yöneltilen sorular yanıt buldu.
DOÇENT ÖZTÜRK: “PSİKOSOSYAL SÜREÇ ACIYI İLK HİSSEDİĞİMİZDE BAŞLAR”
Psikososyal sürecin insanların yüreğinde acıyı ilk hissettiği anda başladığını söyleyen Doç. Dr. Ali Öztürk, “Psikososyalin ilk başlangıcı daha oraya ilk acı vurduğunda, o acının hepimizin yüreğinde hissedilmesi bile büyük kıymettir. İnsanların doğasıyla, bedeniyle, göz yaşlarıyla deprem bölgesine akın etmesiyle, yardım duygusuyla gitmesiyle, oraya gönderdiği mesajlarla, insanların birbirine telefonla ulaşmak istemesi arzusuyla, tanımadığı her bir insana selam vermekle, onu anladığını yüreğiyle anladığını göstermesiyle ve bunu çeşitli şekillerde ifade etmesi çok kıymetlidir. Buna bağlı olarak doğrudan sistematik şeyleri de buna eklemek lazım. Biliyorsunuz, burada yaşayan insanların büyük bir kısmı hala deprem bölgesinde yaşıyor. O insanların hala ciddi yardımlara ihtiyacı var. Ben bölgedeki gerek öğrencilerimiz olsun gerekse de o bölgede görev yapan mesai arkadaşlarımız vesilesiyle ulaşıyorum. İnsanların yeme, içme ve barınma gibi konulara ihtiyaçları var.” diye konuştu.
DOÇENT ÖZTÜRK: “DEPREMZEDELERİ YARGILAMAMALIYIZ”
“İnsanların gündelik hayata geri dönmesi ve bu insanların hızla normalleşmesi gerekiyor.” diyerek sözlerini sürdüren Doçent Öztürk, “Normalleşme faktörlerinin bir şekilde harekete geçirilmesi gerekiyor. Bunun zamanının geldiğini düşünüyorum. Normalleşme ne kadar çok olursa kendimizi o kadar çabuk toparlarız ve geleceğe daha umutla bakabiliriz. Sürece katkı vermek için gönlümüzce ne gerekiyorsa yapmaya gayret göstereceğiz. Birçok insan farklı bölgelere gitmek zorunda kaldı. Bunların hepsine dahil bu travmatik süreçte onların yanında olduğumuzu hissettirmeliyiz. Güven duygusunu bu dönemde yeniden güçlendirmeliyiz. Empati ve anlayış geliştirerek onları anladığımızı göstermeliyiz. Depremzedeleri yargılayacak davranışlara girmemeliyiz. Çünkü süreç herkeste farklı semptomlar gösterebilir. Bu insanların talepleri ne olursa olsun cevap vermeliyiz. İhtiyaçlarına cevap vermediğimizde bile onlara sorunu çözmek için çaba gösterdiğimizi hissettirmeliyiz.” şeklinde konuştu.
“DEPREMDEN PSİKOLOJİK OLARAK DA İNSANLAR ETKİLENDİ”
Kahramanmaraş merkezli iki depremden sonra doğrudan veya dolaylı olarak milyonlarca kişinin depremden etkilendiğini belirten Dr. Kara, “Depremi doğrudan yaşayan vatandaşlarımızın yanı sıra arama-kurtarma çalışmalarına katılan gönüllüler ve profesyoneller, yakınları depremi doğrudan yaşamış kişiler, yakınlarını kaybetmiş kişiler, geleneksel ve sosyal medya araçları yoluyla toplum olarak depremin olumsuz etkilerine maruz kaldığımızı söyleyebiliriz. Hepimiz depremden doğrudan veya dolaylı bir biçimde etkilenmiş bireyler olarak, zorlanabilir ve çeşitli tepkiler gösterebiliriz. Bu tepkiler, baş etme kapasitemizi aşan ve iyilik halimizi zorlayan anormal durumlara verilen normal tepkilerdir.” dedi.
“TEPKİLER AZALMAZSA PSİKOLOJİK DESTEK ALINMALI”
Kişilerin fiziksel, duygusal, davranışsal, bilişsel ve sosyal/ kişilerarası olmak üzere beş başlık altında tepkilerde bulunabileceğini belirten Dr. Kara, “Bu tepkiler birçok kişi için yaklaşık 3-4 hafta kadar devam edebilir ve zaman içerisinde ve sosyal desteğin de yardımı ile azalacaktır. Ancak bazı kişiler bu zorlukları ve tepkileri daha süreğen ve ısrarlı bir biçimde deneyimlemeye devam edebilir. Bu aşamadan sonra bu tepkilerin devam etmesi halinde bu kişilerin psikolojik danışma desteği alması önemlidir.” şeklinde konuştu.
“KİŞİYE DESTEK SAĞLAYICI BÜTÜN UNSURLAR KULLANILMALI”
Afetlerde psikososyal desteğin önemine değinen Dr. Kara, “Psikolojik ilk yardım oldukça önemlidir. Bireyler ve gruplara yapılan görüşmelerle uygulanabileceği gibi, destek broşürlerinin hazırlanıp dağıtılması, medya araçlarının kullanılması, forum, sempozyum gibi bilgilendirme toplantıları düzenlenmesi yollarıyla da uygulanabilir. Bu depremde olduğu gibi çok sayıda kişinin etkilendiği durumlarda bütün yolların kullanılması uygun olacaktır. Psikolojik ilk yardımda amaç, bireylerin ve toplumun psikolojik ve sosyal işleyişinin onarılarak, toplumsal dengeye bir an önce dönüşünü sağlamaktır.” dedi.
BİREY KENDİNİ KORUMAK İÇİN NELER YAPMALI?
Kişinin kendisini koruması için yapılaması gerekenleri de anlatan Dr. Kara, “Bu süreç üzerine haber almaya yönelik iletişim kanallarını ve sosyal medyayı sınırlı ve kontrollü kullanmaya çalışın. Depreme ilişkin rahatsızlık verici görüntü ve videoların paylaşımı ve takibi konusunda dikkatli olun. Beslenme ve uyku düzenini korumak, kişisel bakım ve temizlik alışkanlıklarını sürdürmek, halihazırda ilaç kullanımı varsa aksatmamak, iş ve okul devamlılığını sağlamak, spor ve sosyal aktiviteler gibi. Bazı alışkanlıklarınızı sürdürmekte zorlansanız bile elinizden geldiği kadarını hayatınıza dahil edebilirsiniz. Bu durum yaşamınızın en zor dönemi olabilir. Toparlanmak ve kendinize gelmek için zaman tanıyın. Kayıplarınız için yas tutmanız en doğal hakkınızdır. Nasıl hissettiğinizi ifade etmeye izin verin, duygularınızı paylaşmak için kendinize alan açın ve zaman tanıyın. Duygularınızda iniş çıkışlar yaşamanız normaldir; kendinize karşı sabırlı olun. Sosyal destek sağlayan, sohbet etmenin ve beraber vakit geçirmenin iyi geldiği kişilerle daha çok vakit geçirmeye gayret edin. Sosyal destek bu tür travmatik olaylardan sonra iyileşmenin en önemli kaynağıdır. İmkanlarınız dahilinde dayanışmayı artırıcı faaliyetler (örneğim; bağış, yardım etkinliklerine dahil olma) içerisinde yer alabilirsiniz.” diye konuştu.
ÇOCUKLARLA İLGİLİ İÇERİKLERİN PAYLAŞILMASI DOĞRU DEĞİL
“Çocukların ne sebeple olursa olsun fotoğraf ve videolarını paylaşmayın. İnsanların en savunmasız oldukları bu anlarda içeriklerin paylaşılması doğru değildir.” diyen Dr. Kara, “Çünkü bu içerikler aynı zamanda dijital ayak izleri olarak kalacak ve bu çocuklar büyüdüğünde kolaylıkla erişebilecektir. Yine çocuk istismarı konusunda da tetikte olmak gerekiyor. En ufak istismar şüphesini dahi ciddiye alıp emniyet güçlerine bildirin. Çocuklar için oluşturulan ortamların güvenliğini uzmanların rehberliğinde değerlendirip mümkün mertebe güçlendirmek gerekiyor. Ancak dayanışma duygusunu artırmak için kendi yaptıklarımızı yine nezaket ve tevazuyu elden bırakmadan paylaşabiliriz.” ifadelerini kullandı.