Alanya mitinginde Alanya'ya sözler veren İmamoğlu, "Alanya için çok çalışacağım. İhmal edilmiş tüm projeler hızlandırılacak" dedi
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Alanya mitinginde; 'Bu seçim, parti seçimi değil; bu seçim, bir rejimden kurtulma seçimi' dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, bugün Antalya’nın Alanya ilçesinde miting düzenledi. İmamoğlu mitingde şöyle konuştu:
“BÜYÜK BİR EKİBİZ:
Alanya’ya ilk kez geldim, aslında bugün bir hayalim gerçek oldu. Kitaplarda okuduğum ve çok özendiğim, ne zaman giderim diye düşündüğüm Alanya’da rüya gerçek oldu. ama ben böyle bir rüya gerçekliği görmedim… İyi ki varsınız. Hem önümde kocaman Alanya Kalesi, o Kızıl Kale hem de önünde burada 10 binlerce Alanyalı beni karşılamaya gelmiş. Ben Alanya’ya öyle borçlandım ki çok çalışacağım sizin için. Bu Anadolu’nun kadim şehri, Selçuklu’nun başkenti, ismini Atatürk’ten alan, güzel Alanya merhaba size, İstanbulluların sevgilerini, selamlarını getirdim. 13’üncü Cumhurbaşkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun selamını getirdim, İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’in selamını getirdim ve benim değerli dostum Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş’ın selamını getirdim. Biz bugün Millet İttifakı’nın o büyük kadrosuyla, o güzel insanlarıyla aslında buradayız. Sayın Karamollaoğlu’nun, Davutoğlu’nun, Babacan’ın, Uysal’ın selamını getirdim. Görüyorsunuz biz bugün büyük bir ekibiz. Bugün güzel ev sahibimiz, çok saygıdeğer Muhittin Böcek’in ev sahipliğinde Alanya’dayız.
BU MİLLETİN İÇİNDE ÖYLE GÜÇLÜ BİR KARDEŞLİK HİSSİ VAR Kİ KİMSE O DUYGUYU SÖKÜP ATAMAZ:
Gücümüzü birliktelikten alıyoruz. Anadolu gibi bereketli, Türkiye gibi güçlü bir ekibiz. Millet İttifakı bu ülkenin en büyük, en kapsamlı buluşmasını gerçekleştirdi. Millet İttifakı tüm renklerini birleştirdi çünkü çok önemli bir görevimiz var. Bunun yarattığı güçten korkuya kapılanlar bizi birbirinden farklı olarak eleştirmeye kalkıyorlar. Farklıyız, Türkiye birbirinden farklı insanların ortak yurdudur. Bizim gücümüze güç katar, farklı olmaktan korkmayız biz. Çünkü biliriz ki bu ülke hepimizindir, biliriz ki biz birbirimizin dermanıyız, birbirimizin güvencesiyiz. Bu millet depremzede yurttaşlarımıza yardıma koşarken kim kimin farklılığına baktı? Hangimiz depremzedelere bizden mi, onlar mı diye baktı; bakmaz, hiçbirimiz bakmayız, biliyorum. Bu milletin içinde öyle güçlü bir kardeşlik hissi var ki kimse o duyguyu söküp atamaz. Sarıkamış’ta, Çanakkale’de, Dumlupınar’da kucak kucağa yatanları kim ayırabilir? Onların torunlarını hiç kimse ayıramaz.
BAKAN VAR, BAKAN VAR. BU NEYE BAKIYOR, BİLMİYORUM, HEM DE İSMİ ADALET BAKANI. ŞAŞIYORUM İZLERKEN:
Türkiye ne çekiyorsa milletin bağrındaki kardeşlik hissini anlamayan siyasetçilerden çekiyor. Ondan, bundan diyen kişilerden çekiyor. Bakın yakın zamanda onlardan birisi ne yazık ki Adalet Bakanı. Bu milleti ayrıştırarak seçim kazanabileceğini zannediyor, ileri geri konuşuyor. Yüce dinimizi, yüce inancımızı kendi siyasi çıkarlarının bir aracı yapmaktan çekinmiyor. Bakan var, bakan var. Bu neye bakıyor, bilmiyorum, hem de ismi Adalet Bakanı. Şaşıyorum izlerken. Size, yörenizin bir bakanını hatırlatayım. Allah rahmet eylesin, bu topraklardan çıktı. Buraya yurtlarıyla, yatırımlarıyla, camileriyle hem maddi hem manevi büyük katkılarda bulundu. Ulaştırma Bakanı, kendisini bilirim, Ahmet Denizolgun. Buraya gelmek için indiğimiz Gazipaşa Havalimanı’nı da o yaptı. Niye söylüyorum, biliyor musunuz? Hani biri var ya; altını çizeyim, ‘Her havalimanını ben yaptım’ diyor. Hani şaşırır, ‘Burayı da ben yaptım’ der, ben şimdiden uyarayım. Onu rahmetli Denizolgun yaptı. Sanki Türkiye’deki her şeyi o yaptı, sanki ondan önce bu memlekette hiçbir şey yoktu. Allah aşkına, yahu bu memleket belki yüz yıllardır neredeyse bin yıldır taş üstüne taş koyulan bir memleket. ‘Her şeyi ben yaptım’ diyen akıl, tarihini reddeden akıldır. Bana sakın tarihten bahsetmesin o kişi. Onun için biz vefalıyız, biz geçmişe bakarız, iyi yapanın ismini anarız. Kötü konuşanın ismini de millete şikâyet ederiz, millete havale ederiz.
İSTANBUL’DA YAPTIKLARI SÜLÜN OSMAN’A RAHMET OKUTUR:
Şimdi bakın, bazı konularda bunların eline kimse su dökemez, onu söyleyeyim. Anadolu’nun çeşitli kentlerinde bizden önce yaptıklarını anlatıyorum. Bazen İstanbul’da yaptıkları Sülün Osman’a rahmet okutur. Tam bir Sülün Osman hikâyesi anlatayım size, İstanbul’da yapılan. Başakşehir’de bir arsa var. Askeri alanın tam ortasında. Şu karşıdaki dağın oradaki orman gibi bir yer düşünün. Tam ortasında, belediyenin işine hiç yaramıyor. Buraya gidiyor bir uyanık, birisinden satın alıyor. İçinde ufak bir yer satın alıyor. Kimse oraya ulaşamaz, yolu bile yok, çevresi de askeri alan. Alıyor küçük bir paraya, yakın bir zaman sonra belediyeye kaç liraya satıyor biliyor musunuz; 13 milyon dolar. Hem de kamulaştırmayla o zamanın İBB’si burayı satın alıyor. Müfettişlere inceletiyoruz, bakıyorlar ki arsa kullanılamaz, hiçbir şey yapılmaz ve bize rapor yazdılar. Dediler ki, ‘Burada büyük bir kamu zararı var. Bunun hesabını sorun’. Dedik ki hemen o gün. Bunu kim satmışsa, altında kimin imzası varsa soruşturma açın. 13 milyon dolar az değil. Bugünün parasıyla ben zorlanıyorum hesaplamakta, 270 milyon lira. Kim satmış bunu belediyeye? Bunların ilçe başkanı. Bugünün parasıyla 270 milyon lira, bir kişinin cebine akıtılmış. İşte bunların adaleti bu kadar. Hemen tabii dosyayı hazırladık, savcılığa gönderdik. Ne oldu? Şimdi orada burada afra tafra atan, sözüm ona tehdit yağdıran İçişleri Bakanı dosyanın üstüne çöktü. ‘Buna kimse bakamaz’ dedi. İki yıldır bizim soruşturmamız engelleniyor, bakanlığın rafında duruyor. Milletin parasını cebini akıtan ya da birilerine akıtan herkesten çatır çatır hesap soracağız hesap soracağız. Onun için bu düzene son vereceğiz. Bu düzen devam etmesin diyorsanız oyunuzu Kemal Kılıçdaroğlu’na vereceksiniz.
DİN İSTİSMARINDA YAPMADIKLARINI BIRAKMADILAR AMA MİLLETİN TAHAMMÜLÜ KALMADI:
Din istismarında yapmadıklarını bırakmadılar ama milletin tahammülü kalmadı. İnananların temiz gönüllerini siyasi hesaplarınızla artık kirletemezsiniz. Bu öyle bir coğrafya ki Toros Dağları’ndan edilen samimi dualar, akıtılan gözyaşları var. Çok güzel insanlar yetiştiren bu topraklar maddi bereketiyle de tüm Türkiye’mize meyve üretiyor, sebze üretiyor, narenciye üretiyor, canımıza can katıyor. Bu ülkenin ne anlama geldiğini iyi anlayın. Millet İttifakı, sizin ayrıştırma siyasetinize milletin vereceği cevap olacak. Bu iktidarın ayrıştırma siyasetine Millet İttifakı’yla cevap vereceksiniz. Millet İttifakı birliğin gücüdür, ayrışmak yok sevgili gençler. Birisi doğru yolda giderken yolunu sağa çevirmiş olabilir. İleride belki buluşuruz, bilmem, yolunu sola çevirmiş olabilir, onunla da buluşabiliriz, bilemem ama siz sakın yolunuzu doğru yoldan ayırmayın. Bu seçim, parti seçimi değil; bu seçim, bir rejimden kurtulma seçimi.”
Yurttaşların açtıkları pankartları da okuyan İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“14 MAYIS’TA MİLLETİ AYRIŞTIRMAYA KALKAN BİR AVUÇ İNSAN KAYBEDECEK:
Sevgili gençler, birleşe birleşe kazanacağız, değil mi? 14 Mayıs’ta milleti ayrıştırmaya kalkan bir avuç insan kaybedecek. Milletin vicdanı galip gelecek, tertemiz ahlâkıyla, merhametiyle, vicdanınız ile, tevazusuyla gönüllere girmiş olan Kemal Kılıçdaroğlu kazanacak. Pankartlar, ‘Alanyalı sever keçiboynuzu pekmezi. İmamoğlu inatçının ta kendisi’, başarının inatçısıyım. ‘Cumhurbaşkanı Yardımcımız hoş geldin’, ‘Müzik turizmdir’, kesinlikle müziğin sesini kimseye kıstırtmayacağız. ‘Geleceğimizi geri alacağız’, ‘Atatürk gençliği görev başında’, ‘Pandemi IBAN, yangın IBAN, deprem IBAN, şimdi IBAN güle güle güle güle’, ‘Menemen soğanla olur’, ‘Her aileye bir psikolog’. Psikologların atamasını yapacağız. Bak, bir kardeşim yazmış, ‘Gerçek winner (kazanan), halkın umudu İmamoğlu’. Kesinlikle kazanan Millet İttifakı olacak. ‘Alanya’da meşhur portakal, muz. 14 Mayıs'ta Tayyip'i gönderiyoruz’. Evine gönderiyoruz evine. ‘Gidecek gidecek, geldiği gibi gidecek. Her şeyin sonu var, bu çile de bitecek’. Şimdi bazen tek cümle, her şeyin tarihi yönünü değiştirir. Bir tek cümle, umutsuzluktan çıkış yolunu gösterir ve insanları harekete geçirir. Yıkılmaz görünenler yıkılır, kudretli zannedilenler bir anda zayıflık abidesine döner. İşte şimdi tam öyle bir zamandayız. Türkiye tarihi değiştirecek tek bir cümlenin etrafında birleşti. Şimdi o cümlenin ruhunu yaşıyoruz. Sızıyı, isyanı ve talebi dile getiriyor. Üç kelimelik o cümleyi hepiniz biliyorsunuz. Şimdi size hatırlatacağım. Yürekten gelen bir sesle benden sonra siz de haykırın. Hak, hukuk, adalet.
SEÇİME BİR AY KALA ‘YARISI SİZDEN, YARISI BİZDEN’ DİYEREK MİLLETİ KANDIRIYORSUNUZ:
Doğusu, batısı, güneyi, kuzeyiyle dört bir yanı hak, hukuk içerisinde olan, adalet olan bir memleket istiyorum. Hep beraber bunu başaracağız. Hak yemeden ama hakkını da yedirmeden yaşayan onurlu bir milletiz biz. Haksızlık başkasına da yapıldığında gönlümüz razı olmaz. Bizim insanımız şerefiyle kazananları sever, şerefiyle kaybedenleri de sever ama kazanmak için şerefini kaybedenleri sevmez. Sizler iyi biliyorsunuz, bu ülkede bazen kazanmak için her şeyi yapabilenler var. Seçim zamanı gelip de kaybedeceklerini görünce her yola başvuranlar var. Vaatleri bile seçime endeksli. İstanbul’da anlattım, ülkeyi yönetenler 21 yıl sonra bir sabah uyanıp ‘Yarısı sizden, yarısı bizden’ diyerek kentsel dönüşüm kampanyası başlatıyor. Allah aşkına, 21 yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz. Seçime bir ay kala ‘Yarısı sizden, yarısı bizden’ diyerek milleti kandırıyorsunuz. Bu millet yer mi, yemez. Bir de tamamen bizden kopyalamışlar, ‘İstanbul Yenileniyor’ kampanyasından. Doğru kopyalasalar başımın üstünde yeri var, onu da yapamıyorlar. Yeter ki vatandaşın lehine olsun. ‘Yüzyılın dönüşümüne başladık’ diyenlerin nasıl büyük bir ikiyüzlü olduğunu size anlatacağım. Bu proje, insanlar evleri yıkılmadan sağlam konutlara geçsin diye yapılıyorsa, vatandaşa ‘Şu süreye kadar başvur da yoksa hakkını kaybedersin’ denir mi? Adamın, kadının, vatandaşın evi sakatsa onun zamanı mı olur? Dersin ki yarısını ben veriyorum, yarısını da sen öde, yapayım. Bunu bile seçim malzemesi yaptılar. Bu neye benziyor biliyor musunuz, mesela devlet bir hastane açıyor, diyor ki hastaya, ‘Şu süreye kadar gelirsen seni tedavi edeceğim yoksa tedavi etmem’ anlamına geliyor. Onun için hem de bunu kuraya tabi tutuyor. Allah bilir, o kuralar nasıl çekilecek. Onun için ne bu başvuruya fırsat vereceğiz ne o kuraya, yalan kuraya, ikiyüzlülüklerine de fırsat vermeyeceğiz. 15 Mayıs’tan sonra bu işin kralını biz yapacağız.
İNSAN CANIYLA SEÇİM KUMARI OYNAYANLARI GÖNDERİN GİTSİN:
Seçim öncesi oy getirir diye yaptıkları hiçbir işe inanmayın. Siz zaten aldanmasınız, aldanmayın. Dürüst bir yönetim geliyor, devam ettirip ettiremeyeceklerini vallahi de bilmiyorlar, billahi de bilmiyorlar. İnanın, bir vatandaş olarak konuştuğum her şeyi eşim burada, onun yüzüne bakabilen, çocuklarımın yüzüne bakabilen bir baba, bir eş olarak anlatıyorum size. İnsan canıyla seçim kumarı oynayanlara ne yapın, biliyor musunuz; gönderin gitsin. Şimdi biz risk altındaki herkesin evini, iş yerini yenilemek için büyük seferberlik başlatacağız. Seçim öncesi yaptıklarınızla, söylediklerinizle artık bunların kimseyi kandırmasına müsaade etmeyeceğiz. Seçim ve sandık güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu biliyorsunuz. Köylerimizde, kasabalarımızda, şehirlerimizde mutlaka Türkiye Gönüllüleri’ne üye olun. Çok çalışın ama sandık günü de oyumuza sahip çıkmayı ihmal etmeyin. Sandıktan hilesiz, şaibesiz ve tertemiz bir sürecin çıkmasını sağlayacağız. Bunu hep birlikte başaracağız. Her birimiz oyumuza sahip çıkacağız. Kötü niyetlerin niyetlerini kursaklarında bırakacağız. 15 Mayıs sabahı güler yüzlü bir Türkiye’ye uyanacağız. Hemen çalışmaya başlayacağız, çok işimiz var. Devleti toparlayacağız, cumhuriyeti demokrasiyle, devletimizi adaletimizle taçlandıracağız. Mutfaktaki yangını biz söndüreceğiz, paramızı pul olmaktan kurtaracağız. Eğitimde ve sağlıkta büyük atılımlar yapacağız. Bu milletin evlatlarına iş bulacağız. Hiçbir gencimizi umudunu yaban ellere yollamayacağız, burada bulacaklar umutlarını. Esnafın, çiftçinin, işçinin ve memurun, emeklerinin karşılığını aldığı adaletli bir düzen kuracağız. Emeklinin maaşıyla rahatça geçinmesini sağlayacağız. 13’üncü Cumhurbaşkanımız ne dedi? ‘15 bin lirayı ikinci bayramda emeklilere vereceğiz’ dedi.
HEPİMİZ BU DENEYİMLERİMİZİ BÜTÜN TÜRKİYE’YE YANSITACAĞIZ:
Alanya için de çok şey yapacağız. Alanya’nın ihmal edilmiş bütün ulaşım projelerini hızlandıracağız. Antalya- Alanya arası, hızlı tren ve otoyol projelerini, bilimin ışığında uzmanların fikirleriyle ama özellikle de Muhittin Böcek dostumla ve sizin kararlarınızla yapacağız. Ortak akılla en doğruyu bulup hızla harekete geçeceğiz. Alanya’nın kentsel dönüşümünü, vatandaş için en kolay, en hızlı, en maliyetsiz yöntemle biz yapacağız, biz işimizi biliyoruz. Ormanlarımızı ve yüreklerimizi yakan yangınlara karşı Alanya’yı güçlendireceğiz. Alanyalı çocukların, gençlerin, kadınların, emeklilerin yanında olacağız. Ben 9 yıldır belediye başkanıyım. Mansur Başkanım Ankara’da, Antalya’da Muhittin Başkanım, hepimiz bu deneyimlerimizi bütün Türkiye'ye yansıtacağız. Alanya resmen bir şehir olmayabilir ama fiilen bir şehirdir. Hem de büyük ve kozmopolit bir şehirdir. Ülkenin dört bir yanından farklı şehirlerin sorunları Ankara’dan alınacak kararlarla çözülemez. Farklı sorunlar, birtakım şablonlarla ve kalıplarla da çözülemez. Ben de Mansur Başkanım da şehir yönetimini inceliklerini çok iyi biliyoruz. Bizim olduğumuz yerde şehirlerin sorunları biter, vatandaşla uyum ve uzlaşma içinde çözülür. Çünkü ülkenin bazı bölgelerine çözüm üreten bir politika bazen başka bölgelerde aynı şeye ulaşmayabilir. Her şehrin hatta her mahallenin kendi özelliği içinde o sorunu yaşayan o insanların ortak aklıyla çözüm bulursunuz.
‘BEN EKONOMİSTİM, ŞUNUN BUNUN DANİSKASIYIM’ DİYENLERDEN OLMAYACAĞIZ:
Efendim neymiş? İşte konut satışıyla ilgili yabancılara konut satılmayacak. Hayır, sadece şunu diyoruz. Konut satma işi başka, vatandaşlık satma işi başka. Biz ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ diyen bir Atatürk’ün evlatlarıyız. Bu ülke barış içerisinde bir ülke olacak, bu ülkenin zenginliklerini yabancı misafirlerimiz paylaşmak isteyebilir. Gelip konut sahibi olabilir, bunda hiç sorun yok. Bu yanlış anlaşılmasın ama vatandaşlık satma işine karşıyız. Bunu düzene koyacağız, bunu hani ‘Ben ekonomistim, ben şunun daniskasıyım, bunun daniskasıyım, her şeyi bilirim diyenler’ var ya, biz onlardan olmayacağız. Biz sorumluluğunu da haddini de bilen yöneticileriz. Oturduğumuz yerden şu saatten sonra şuradaki müziği yasaklayın, yok öyle şey kardeşim. Şu festival yapılsın, bu festival yapılmasın, işine bak. Her şeyi sen bilemezsin kardeşim. Bırak gençler eylensin.
86 MİLYON İNSANIN EVLATLARIYLA ÇALIŞACAĞIZ:
Onun için yaşadığınız bütün olumsuzlukları unutun. Onlar tek bir akla, tek bir iradeye dayalı bilimden, halktan kopuk bir yönetim modelinin yol açtığı sorunlardı. Hepsini unutun. Şimdi ortak akıl zamanı. Milletçe düşüneceğiz, milletçe çalışacağız. Bir avuç insanın evlatlarıyla değil, 86 milyon insanın evlatlarıyla çalışacağız, sizinle çalışacağız. Şimdi Türkiye 86 milyonla Alanya’yı, Alanyalılarla ve her şehri o şehrin insanlarıyla birlikte yöneteceğiz. İçinizi ferah tutun, 15 Mayıs’ta çok güzel bir sabaha uyanacağız. Alanya’nın güneşi gibi aydınlık bir dönemi hep birlikte başlatacağız, milletin yüzü gülecek. 15 Mayıs’ta çok güzel bir başlangıç yapmaya hazır mıyız? Alanya kararını vermiş. Her şey çok güzel olacak.”