Akıl, doğru ile yanlışı ayırt edebilme kabiliyetidir.
Akıl, doğru ile yanlışı ayırt edebilme kabiliyetidir. Aynı zamanda her türlü sorumluluğun da ön şartıdır. Sadece akıl sağlığı yerinde olan kişiler, yaptıklarının sonuçlarını üstlenirler.
. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik, akıllı ve düşünebilen bir varlık olmasıdır. Ancak akıl düşünebilme ve seçebilme işlevini hiçbir baskı altında kalmadan, özgürce ve rahatça yerine getirebilmelidir. Aklın özgürce işlevini yerine getiremediği durumlarda insanlar sorumlu tutulmamıştır.
Akıl, Allah’ın insana verdiği en büyük nimetlerden biridir. İslam’a göre akıl sağlığı yerinde olan ve ergenlik çağına girmiş herkes dinin buyruklarından sorumludur. Aklı olmayan kişi, dini anlayamaz. Bu nedenle akıl hastaları dinin emir ve yasaklarından sorumlu değildir. Kur’an, bütün işlerde anlayarak hareket etmeyi tavsiye eder. İnsan da aklı sayesinde yaratıcısının kendisinden ne istediğini anlar ve ona uygun hareket eder.
“Allah size işte böylece ayetlerini açıklar ki düşünüp hakikati anlayasınız.” Bakara suresi, 242. ayet.
2. Kur’an Aklımızı Kullanmamızı İster
“Kur’an-ı Kerim; pek çok ayette, aklınızı kullanmıyor musunuz, düşünmüyor musunuz, hiç düşünmez misiniz?” gibi ifadelerle insanları düşünmeye teşvik etmiştir. Kur’an’da yüzlerce ayette aklı kullanmanın ve ilmin önemine vurgu yapılır. Kur’an’ın, “Ey akıl sahipleri!” diye seslenmesi de insanları aklını kullanmaya teşvik etmek içindir.
Kur’an; hayatın anlamı, yaratılışın amacı ve öldükten sonra yeniden diriliş gibi önemli konularda bilgiler verir. Bu gibi konularda düşünmemizi öğütler. Yüce Allah’ın varlığını anlamamızı, gücünü kavramımızı ister ve hayatı anlamlandırmamıza katkı sağlar. Aklı kullanmak ve düşünerek karar vermek çok önemlidir. İnsan, ancak düşünerek iyiyle kötüyü ve doğruyla yanlışı birbirinden ayırır. Yararlı ve zararlı olanın farkına varır. Akıl sayesinde insan, karşılaşacağı güçlüklerle mücadele etmeyi başarır ve kötülüklerden uzak durur. Düşünen insan her açıdan kendini geliştirir ve bir şeyler üretebilir. İnsan, aklını kullanarak hayatını kolaylaştırmanın yollarını arayıp bulabilir. Bu nedenle Allah aklımızı kullanmamızı öğütler.
“Akıl akıldan üstündür.” “Akıl yaşta değil baştadır.”
“Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.” İsrâ suresi, 70. ayet.
3. Kur’an Doğru Bilgiye Önem Verir
Doğru bilgi, insanın doğru sonuçlara varabilmesini sağlar. Gözün görebilmesi için ışığa ihtiyacı olduğu gibi aklın da doğru düşünüp doğru karar verebilmesi için doğru bilgiye ihtiyacı vardır. Bu nedenle Kur’an, insanın aklına seslenir ve doğru bilgiye ulaşmasını ister. İnsan doğru bilgi sahibi olunca inancı daha da güçlenir. Bu sayede Rabb’ine daha çok yaklaşır. Bilgi, insanı gerçeğe ulaştırmalıdır. Doğru bilgi; gerçek, güvenilir ve kesin olmalıdır. Zan ve tahmine dayalı olmamalıdır. Peygamberimiz, “…Fayda vermeyen ilimden Allah’a sığınırım…” demiştir. Bu nedenle bizler de kendimize, doğaya, çevreye ve bütün insanlığa faydalı olacak bilimsel çalışmalara yönelmeliyiz. İnsanlara ve doğaya zarar verecek faydasız işlerden de kaçınmalıyız.
İnsanın görmediği; ama merak ettiği çok şey vardır. İnsan, aklıyla niçin yaratıldığını ve yaratılışının amacını bulmak ister. Ölümden sonraki hayatı merak eder. Bu arayışında Kur’an, insana doğru bilgiler vererek yardım eder. Allah, araştırmadan, incelemeden bir haber veya bilgiyi kabul etmeyi hoş karşılamaz.
Aksi hâlde insanın pişman olabileceğini bir ayette şöyle ifade eder: “Ey inananlar, size fasık bir adam bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeyerek bir topluluğa karşı kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”
Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, İslam dinine önem veren bir liderdi. O, yaptığı pek çok konuşmada dinimizden, Kur’an’dan, Peygamberimizden övgüyle söz etmiştir. Örneğin Atatürk, Peygamberimize duyduğu sevgi ve hayranlığı bir sözünde şöyle belirtmiştir: “Allah birdir. Şanı büyüktür… Peygamberimiz Efendimiz hazretleri, Allah tarafından insanlara dinî gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası hepimizce bilinmektedir ki Yüce Kur’an’daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyiz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir….”
Atatürk, Peygamberimizle ilgili bir sözünde de “O (Hz. Muhammed), Allah’ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonuca kadar o, ölümsüzdür.” Onun bu konu ile ilgili başka bir sözü de şöyledir: “Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam ona da öyle inanıyorum. Bilince ters, ilerlemeye engel bir şey kapsamıyor…”
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 25 ve 26. maddelerinde, “ Herkes düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir…” güvence altına alınmıştır. Bu durum aynı zamanda düşünce hürriyetinin cumhuriyet yönetimiyle güvence altına alındığını ortaya koymaktadır.
Her türlü taassuptan uzak durmalıyız. Kendimizi yeterli görerek doğruyu aramaktan vazgeçmemeliyiz. Tartışmaya açık olmalı ve başka düşüncelere de saygı duymalıyız. Kendi görüşlerimizi her zaman doğru, başkalarınınkini ise sürekli yanlış görmekten kaçınmalıyız. Körü körüne bir şeyi taklitten uzak durmalıyız. Vahyin rehberliğinden ve ilmin yol göstericiliğinden ayrılmamalıyız. Aklımıza sormayı ve vicdanımıza danışmayı ihmal etmemeliyiz. Ahlaklı, onurlu, kendine güvenen, gelişmeye açık ve erdemli bir insan olmaya çalışmalıyız.